Üreme Sisteminin Yapı, Görev ve İşleyişi Konusuna Ait Sayfa

Konu Detayı Sayfası

Üreme Sisteminin Yapı, Görev ve İşleyişi

İnsan Fizyolojisi

Üreme Sistemi ve Embriyonik Gelişim

9610

Üreme Sistemi ve Embriyonik Gelişim
  • Üreme sistemi, üreme hücrelerinin (sperm ve yumurta hücreleri) üretildiği, depolandığı ve taşındığı yapıları içerir.
  • Erkek üreme sistemi testisler, sperm kanalları, prostat bezi, ve penis gibi yapıları içerir.
  • Dişi üreme sistemi yumurtalıklar, fallop tüpleri, uterus (rahim) ve vajina gibi yapıları içerir.
  • Spermatogenez, erkek üreme hücrelerinin (sperm) oluşumunu içerir. Bu süreç, testislerde gerçekleşir.
  • Ovogenez, dişi üreme hücrelerinin (yumurta hücreleri) oluşumunu içerir. Bu süreç, yumurtalıklarda gerçekleşir.
  • Fertilizasyon, bir sperm hücresinin bir yumurta hücresini döllemesiyle oluşan zigotun (fertil yumurta) oluşumunu ifade eder.
  • Zigot, embriyonun erken aşamalarında hücre bölünmesiyle gelişir.
  • Embriyo, zigotun bölünmesiyle oluşan yapıdır ve gebeliğin ilk sekiz haftasında gelişir.
  • Embriyonik gelişim süreci, hücre farklılaşması, organ oluşumu ve embriyonun rahim içindeki gelişimini içerir.
  • Embriyonik gelişim sürecinin sonunda, fetus olarak adlandırılan gelişmiş bir embriyo oluşur.
  • Doğum, fetusun rahimden çıkması ve dış dünyaya gelmesidir. Doğum süreci, genellikle kasılmalar ve rahim ağzının açılmasıyla başlar.

Üreme sistemi ve embriyonik gelişim, yeni bir bireyin oluşumu için temel adımları içerir. Sperm ve yumurta hücrelerinin üretimi, fertilizasyon, embriyonik gelişim ve doğum süreçleri, insan üreme sisteminin karmaşık ve olağanüstü bir özelliğini oluşturur.

Üreme Sisteminin Yapı, Görev ve İşleyişi
  • İnsanlarda üreme sistemi yapısal ve işlevsel olarak farklı özellikler içerir.
  • Üreme sisteminin uyarılması ve kontrolü, beyinde bulunan hipotalamus ile hipofiz bezinden salgılanan hormonlarla düzenlenir. 
İnsanda Üreme Sistemi;

1. Dişi üreme sistemi

2. Erkek üreme sistemi olarak iki grupta incelenir.

Dişi Üreme Sistemi
  1. Yumurtalık (ovaryum),
  2. Yumurta kanalı (fallopi tüpü),
  3. Döl yatağı/rahim (uterus), 
  4. Döl yatağı ağzı/rahim ağzı (serviks) ve
  5. Vajinadan oluşur.
Yumurtalık
  • Vücudun ön kısmında, karın boşluğunun altında sağ ve sol tarafta yer alan bir çift organdır.
  • Yumurtalık içinde çok sayıda folikül kesesi vardır.
  • Foliküllerde ergenlik döneminin başlamasıyla birlikte her ay ikincil oosit denilen hücre oluşur.
  • Yumurtalıklar aynı zamanda hormon üreterek iç salgı bezi olarak da görev yapar.
Yumurta Kanalı
  • Her yumurtalık, yumurta kanalı ile döl yatağına bağlanır.
  • Yumurta kanalının ucu kirpikli huni şeklindedir.
  • Bu yapı yumurtalıktan bırakılan ikincil oositin yumurta kanalına geçişini sağlar.
  • Kanalın uzunluğu 10-14 cm kadardır.
  • Folikülde oluşturulan ikincil oosit, döl yatağına yumurta kanalı ile taşınır.
  • Kanalın içindeki sillerin hareketi bu hücrenin taşınmasına yardımcıdır.
  • İkincil oositin sperm tarafından döllenmesi de yumurta kanalında olur.
  • Döllenen ikincil oosit (zigot) ilk mitoz bölünmelerini yumurta kanalında gerçekleştirir.
Döl Yatağı
  • Karın boşluğunun alt bölgesinde ve idrar torbasının arkasında yer alır.
  • Bir yumruk büyüklüğünde ve tektir.
  • Döl yatağının çeperi düz kaslardan oluşmuştur.
  • İç yüzeyi ise bol kan damarlı ve mukus salgılayan endometriyum denilen örtü ile kaplanmıştır.
  • Embriyo burada büyür ve gelişir.
  • Doğum sırasında döl yatağı kaslarının kasılması, bebeğin dışarı itilmesini ve doğumun gerçekleşmesini sağlar.
Serviks
  • Vajinayı döl yatağına bağlayan bölgedir.
Vajina
  • Kaslı bir tüp şeklinde olup döl yatağının dışarıya açıldığı ve doğumun olduğu kanaldır.
  • Vajina ile üretranın (idrar boşaltım kanalı) bağlantısı yoktur.
  • Dişilerde yumurta kanalı ile idrar kanalı ayrı açıklıklarla dışarıya açılır.

Erkek Üreme Sistemi

  • Testisler,
  • Yardımcı Bezler ve
  • Erkek Eşey Organından (penis) oluşur.

Testisler
  • Erkek eşey bezleri olan testisler bir çifttir.
  • Embriyo döneminde karın boşluğunda bulunan testisler, karın boşluğunun sıcaklığı, spermlerin gelişmesi için uygun olmadığından (Sperm gelişimi için en uygun sıcaklık 33°C’tur.) doğumdan önce ya da hemen sonra vücut dışında bulunan ve skrotum denilen kese içine inerler.
  • Her bir testiste yaklaşık 1000 kadar seminifer tüpçük bulunur.
  • Bu yapılarda iki tip hücre grubu yer alır.
  • Bunlar, sperm ana hücreleri (spermatogonyum) ve sertoli hücreleridir.
  • Sperm ana hücrelerinde mayoz ile sperm hücreleri oluşturulur.
  • Sertoli hücreleri FSH (Folikül uyarıcı hormon) reseptörü içerir ve spermlerin beslenmesinde, desteklenmesinde rol oynar.
  • Seminifer tüpçüklerin arasında bulunan Leydig hücreleri ise erkek eşey hormonu olan testosteron salgılar.
  • Testislerde oluşturulan spermler, seminifer tüpçüklerin devamı olan epididimis kanalında olgunlaşarak hareket ve dölleme yeteneği kazanır.
  • Epididimis, vas deferens denilen sperm kanalına bağlanır.
  • Spermler bu kanalda dölleme yeteneğini yitirmeden uzun süre kalabilir.
Yardımcı Bezler
  • Spermlerin canlı kalması, dişi üreme sistemine taşınması, 24-48 saat beslenmesi ve korunması yardımcı bezler tarafından oluşturulan seminal sıvı ile sağlanır.
  • Yardımcı bezler; idrar kesesinin alt bölgesinde yer alan prostat bezi, Cowper (Kovpır) bezi ve seminal keseciklerdir.

Erkek Eşey Organı (Penis)
  • Spermlerin vücut dışına bırakılmasını sağlayan eşey organıdır.
  • Spermleri depolayan vasdeferans kanalı, boşaltım kanalı ile birleştiğinden spermler ve idrar, penis aracılığı ile aynı açıklıktan vücut dışına atılır.
  • Spermlerin atılımı sırasında prostat bezini çevreleyen kaslar kasılarak idrar yolunu kapatır.
  • Böylece spermlerin vücut dışına atılımı sırasında idrar çıkışı önlenir.
Dişi ve Erkek Üreme Hücrelerinin Oluşumu

Üreme hücrelerinin oluşumu;

  1. Dişilerde oogenez,
  2. Erkeklerde spermatogenez ile gerçekleşir.
Oogenez
  • Dişilerin yumurtalıklarında yer alan folikül içindeki yumurta ana hücresinden (oogonium) mayoz ile yumurta hücresinin oluşmasına oogenez denir.
  • Dişi bireyin embriyonal gelişimi sırasında yumurta ana hücreleri mitozla çoğalır.
  • Oluşan hücrelerde mayoz başlar.
  • Ancak bölünme, profaz I evresinde kalır.
  • 2n kromozomlu olan bu hücrelere birincil oosit denir.
  • Bireyin ergenlik dönemine girmesiyle oluşan hormonal değişimle birlikte birincil oosit mayoz I’i tamamlar ve mayoz II evresine başlar.
  • Mayoz II ise metafaz evresinde durur.
  • Bu evredeki büyük hücreye ikincil oosit denir.
  • İkincil oosit hormonların etkisi ile yumurtalıktan fallopi tüpüne aktarılır, ancak döllenme gerçekleşirse mayoz tamamlanır.
  • Mayoz II’nin tamamlanmasıyla ikincil oositten oluşan hücre ootit adını alır.
  • Ootit farklılaşarak yumurtayı (ovum) oluşturur.
  • Oogenez sırasında oluşan küçük hücreler ise kutup hücresi olarak adlandırılır ve bu hücreler daha sonra kaybolur.

  • İnsanın yumurta hücresi bol sitoplazmalı, yaklaşık 150 mikron büyüklüğünde ve hareketsizdir.
  • Memelilerde yumurta hücresi, folikül hücrelerinin farklılaşması ile oluşan ve zona pellusida denilen jel benzeri bir örtü ile çevrilidir.
  • Bu örtünün altında yumurta zarı bulunur.
  • Yumurta zarı, memeli gruplarında protein, glikoprotein veya polisakkarit yapıda olabilir.
  • Yumurtayı çevreleyen bu örtüler türe özgüdür.
  • Bu durum yumurtanın farklı türe ait bir sperm ile döllenmesini önler.
Spermatogenez
  • Erkek eşey bezleri olan testislerin seminifer tüpçüklerinde bulunan sperm ana hücrelerinde, sperm hücrelerinin mayoz ile üretilmesine spermatogenez denir.
  • Sperm ana hücreleri, embriyonal dönemden başlayarak ergin döneme kadar mitoz ile çoğalır.
  • Bireyin ergenlik dönemine girmesiyle beraber sperm ana hücreleri gelişerek mayoza hazırlanır.
  • Mayoza hazırlanan hücreler birincil spermatosit adını alır.
  • Birincil spermatositlerin mayoz I’i tamamlamasıyla haploit (n) kromozomlu iki hücre oluşur.

  • Bu hücreler ikincil spermatosit olarak tanımlanır.
  • Bu hücrelerden Mayoz II sonunda dört tane spermatit denilen haploit hücre oluşur.
  • Leydig hücrelerinden salgılanan testosteron hormonu spermatitlerin farklılaşmasını ve dölleme özelliğine sahip sperm hücrelerinin gelişmesini sağlar.
  • Aynı zamanda erkeğe özgü ikincil eşey özelliklerin (sakal ve bıyık çıkması, ses kalınlaşması, kas gelişimi vb.) ortaya çıkmasında etkili olur.
  • Sperm üretimi ergenlik döneminde başlar ve ileri yaşlarda miktarı azalsa da yaşam boyu devam eder.
Erkek Üreme Hücresi
  • Spermler baş, boyun, orta kısım ve kuyruk olmak üzere dört bölümden oluşur.
  • Baş kısmında akrozom ve çekirdek bulunur.
  • Akrozom, sindirim enzimleri içeren kısımdır.
  • Bu enzimler ikincil oosit zarının eritilmesinde kullanılır.
  • Böylece sperm çekirdeği, ikincil oosit içine girer ve çekirdek birleşmeleri olur.
  • Boyun bölgesindeki sentrozomlar ise kuyruğun yapısında bulunan mikrotübülleri oluşturur.
  • Kuyruk, spermin sıvı içinde aktif hareketini sağlar.
  • Bu hareket için gerekli olan enerji ise orta kısımda yoğun olarak bulunan mitokondrilerde üretilir.

Erkek Üreme Sisteminin Hormonal Denetimi

  1. Hipotalamus,
  2. Hipofiz ve
  3. Eşey Bezlerinden salgılanan hormonlar ile sağlanır.

  • Hipotalamusun RF (Releasing Faktör = salgılatıcı faktör) salgısı ile uyarılan hipofiz, FSH (folikül uyarıcı hormon) salgılar.
  • FSH, seminifer tüpçüklerini uyararak spermatogenezi başlatırken LH (lüteinleştirici hormon) salgısı sperma togenezin tamamlanmasını sağlar. 
  • Aynı zamanda testislerdeki Leydig hücrelerini testosteron hormonu salgılaması için uyarır. 
  • Testosteron hormonunun kanda belirli bir düzeyi aşması hipotalamus için uyarıcı olur ve RF salgısı azalır.
  • Hipofiz de LH salgısını azaltır (negatif geri bildirim). 
  • Böylece testosteron hormonunun kandaki seviyesi düzenlenir. 
  • FSH, kanda belirli bir düzeyi aştığında ise Sertoli hücrelerinin ürettiği inhibin hormonu, hipofiz bezine negatif geri bildirim uygular ve FSH miktarı azalır.
Menstrual Döngü (Âdet Döngüsü)
  • Dişilerde yumurta üretiminin kesilmesine (menopoz) kadar folikülde her ay birincil oosit mayoz I’i tamamlayarak ikincil oosite dönüşür.
  • İkincil oositin oluşumu sırasında döl yatağında bazı değişimler gerçekleşir.
  • Hormonların etkisine bağlı olarak gelişen ve 28-32 günde bir tekrar eden devirsel döl yatağı değişikliklerine menstrual döngü denir.
Menstrual Döngünün Evreleri
  1. Folikül,
  2. Ovulasyon,
  3. Korpus Luteum ve
  4. Menstrüasyon evreleriyle tamamlanır.
Folikül Evresi
  • Yumurtalıkta, çok sayıdaki foliküllerden biri gelişir, büyür ve içi sıvı ile dolar.
  • Folikül gelişirken içindeki ikincil oosit olgunlaşarak döllenme yeteneği kazanır ve yumurtalık yüzeyine gelir.
  • Folikülde bu değişimlerin gerçekleşmesi, hipotalamus tarafından üretilen RF salgısının kan yoluyla hipofiz bezini uyarmasıyla başlar.
  • Uyarılan hipofiz bezinden FSH ve LH salgılanır.
  • FSH, folikül hücrelerinin olgunlaşmasını sağlar. 
  • Olgunlaşan folikül hücrelerinden bazıları östrojen hormonu salgılar.
  • Östrojen, döl yatağındaki endometriyum tabakasında mitozu hızlandırır.
  • Yumuşak dokuların ve salgı bezlerinin gelişmesini sağlar.
  • Mukus  salgısı artırılır ve kan damarları genişler.
  • Böylece embriyonun döl yatağında gelişimi için uygun bir ortam hazırlanır.
  • Eğer östrojen hormonunun kandaki düzeyi belirli bir değeri aşarsa hipofizin FSH salgısı azalırken (negatif geri bildirim) LH salgısı artar (pozitif geri bildirim).
  • Böylece östrojen hormonunun kandaki aşırı artışı önlenir.
  • Östrojen hormonunun başka bir görevi de dişiye özgü ikincil eşey özelliklerin ortaya çıkışını sağlamaktır.
  • Folikül evresi yaklaşık olarak 10-14 gün sürer.
Ovulasyon Evresi
  • Yumurtalığın yüzeyine gelen folikül çatlar ve ikincil oosit, yumurtalıktan yumurta kanalına geçer.
  • Ovulasyon denen bu olay, hipotalamusun RF salgısı ile hipofizi uyarması sonucunda hipofiz bezinden salgılanan LH ile kontrol edilir.
  • Folikülden salgılanan östrojenin artması hipofizin LH salgısını artırır (pozitif geri bildirim).
  • LH, kanda en yüksek değerine ulaştığında ovulasyon gerçekleşir.
  • Bu olay, menstrüasyon döngüsünün ortalarına rastlar ve yumurta kanalına geçen ikincil oosit döllenmeye hazırdır.

Korpus Luteum Evresi
  • Parçalanan folikül hücrelerinin hormonların etkisiyle sarı renkli yağ damlacıkları taşıyan korpus luteum denen yapıya dönüştüğü evredir.
  • Korpus luteum, embriyo gelişiminde etkilidir ve ovulasyonun başlangıcından menstrüasyona kadar 10-14 gün sürer.
  • Korpus luteumdan çok miktarda progesteron, az miktarda östrojen salgılanır.
  • Bu hormonların kandaki seviyeleri geri bildirim olayı ile kontrol edilir.
  • Örneğin, korpus luteumdan salgılanan progesteron hormonunun kanda artması hipofizin FSH ve LH salgısını azaltır.
Dişide Üreme Sisteminin Hormonal Denetimi

Şekilden inceleyebilirsiniz.

Oluşan Embriyonun Endometriyuma Tutunması
  • Progesteronun etkisiyle endometriyumda östrojen hormonu ile başlayan değişim devam ettirilir.
  • Kan damarları genişler, mukus salgısı artar ve endometriyum kalınlaşarak süngerimsi bir yapı kazanır.
  • Yumurta kanalına geçen ikincil oositin döl yatağına gelmesi ortalama dört gündür.
  • İkincil oositin, yumurta kanalından geçerken spermle karşılaşırsa döllenir ve ilk bölünmelerini yumurta kanalında geçirir.
  • Oluşan embriyo, döl yatağına gelir ve endometriyuma yerleşerek gelişir.
  • Korpus luteum, LH etkisi ile gebeliğin 5. ayına kadar bozulmadan kalır.
  • Böylece östrojen ve progesteron hormonlarının kandaki miktarları korunur.
  • Gebeliğin 5. ayından sonra ise plasenta, progesteron salgılamaya devam eder.
  • Embriyonun döl yatağına tutunması ve gebeliğin devamı progesteron hormonu ile sağlanır.
  • Kanda progesteronun yeter miktarda olmaması gebeliğin sonlanmasına neden olur.

Menstrüasyon Evresi
  • Eğer ikincil oosit, yumurta kanalından geçerken döllenme gerçekleşmezse kandaki LH, östrojen ve progesteron seviyeleri düşer.
  • Döl yatağının kalınlaşmış dokuları parçalanır ve ikincil oosit bir miktar kan ile birlikte vajinadan dışarı atılır.
  • Ortalama 3-5 gün süren bu evreye menstrüasyon denir.
  • Menstrüasyon evresinde yumurtalıkta folikül gelişimi yeniden başlar ve menstrual döngü aynen tekrar eder.
  • Ergenin beslenmesi, çalışma yoğunluğu, ruhsal durumu, hastalıkları, yolculuk, iklim değişiklikleri gibi etkenler nedeniyle menstrüasyon döngüsünde değişmeler olabilir.
  • Ergenliğin başlangıcında genel olarak kanamalar düzensizdir.
  • Ancak birkaç yıl içinde düzelir.

Menstrüasyon Esnasında Dikkat Edilecekler
  • Menstrüasyon sürecinde hijyen son derece önemlidir.
  • Bu dönemde her gün ılık su ile banyo yapılmalıdır.
  • Kullanılan pedler sık sık değiştirilmelidir.
  • Ayrıca iç çamaşırların pamuklu kumaştan olmasına ve her gün değiştirilmesine dikkat edilmelidir.
  • Dar ve sentetik çamaşırlar, tenin hava ile temasını önler ve terleyerek kötü kokuların oluşmasına neden olur.
  • Bu dönemde özellikle şekerli gıdalardan uzak durulmalıdır. 
  • Çünkü şeker mikroorganizmaların üremesini artırır.
  • Menstrüasyon evresinde idrara çıkarken yanma, genital bölgede uzun süreli kaşınma, akıntı gibi rahatsızlıklar görülürse mutlaka bir sağlık kuruluşuna gidilmelidir.
Alt Bilgi ⇒ Yeni doğmuş bir kız çocuğunun her iki yumurtalığında toplam 300.000 kadar profaz I evresinde kalmış birincil oosit denilen hücreler bulunmaktadır. Bunların büyük bir kısmı ergenlik dönemine kadar yok olur. Ergenlikten başlayarak birincil oositler her ay mayoz I’i tamamlayarak ikincil oositlere dönüşür. Böylece birincil oositlerin ergenlik çağından menopoz devresine kadar ancak 300-500 tanesi kullanılabilir.

Kısırlık Nedenleri ve Tedavisinde Uygulanan Bazı Yöntemler

Eşlerin çeşitli nedenlerle çocuk sahibi olamama durumuna kısırlık denir. Kadına veya erkeğe bağlı olarak ortaya çıkabilen kısırlık, eşlerin ortak sorunudur ve çoğu zaman tedavi edilebilir.

Kadına Ait Kısırlık Nedenleri
  1. Yumurta kanalının tıkalı olması,
  2. Üreme sistemini düzenleyen hormonların yetersizliği,
  3. Üreme sistemi enfeksiyonları,
  4. Üreme organlarında doğuştan gelen gelişim bozuklukları,
  5. Döl yatağı içinde oluşan miyom ve polipler sayılabilir.
Erkeğe Ait Kısırlık Nedenleri
  1. Üreme organlarında doğuştan gelen bozukluklar,
  2. Testislerin gelişmemiş olması,
  3. Yeterli ve sağlıklı spermlerin üretilememesi,
  4. Testislerin karın boşluğunda kalması,
  5. Sperm kanallarının tıkalı olması,
  6. Ergenlik döneminde geçirilen kabakulak ve ateşli enfeksiyonlar,
  7. Bel soğukluğu hastalığında geciken tedavi sayılabilir.

Bilim ve teknolojideki gelişmelere bağlı olarak çocuk sahibi olmak isteyen kişiler için yeni tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Bunlardan bazıları aşağıda açıklanmıştır.

Aşılama (İnseminasyon)
  • Bu yöntemin uygulanabilmesi için kadının ikincil oosit üretiyor olması ve yumurta kanalının tıkalı olmaması gerekir.
  • Bu yöntem, erkeğin sperm sayısının az ve hareketlerinin yetersiz olduğu durumda uygulanır.
  • Erkekten alınan spermlerin hareketli olanları seçilerek seminal sıvıdan arındırılır.
  • Spermler kadının döl yatağına enjektörle verilerek ikincil oosite kolay ulaşması sağlanır. 
  • Aşılama, kadının doğal âdet döneminde yapılacağı gibi, ilaç verilerek ikincil oosit üretmesi sağlanarak da yapılır.
Tüp Bebek (İn vitro Fertilizasyon = IVF)
  • Yumurta kanalı tıkalı ya da hiç bulunmayan kadınların çocuk sahibi olabilmeleri için uygulanan yöntemdir.
  • Bu yöntemde kadın yumurtalığı hormonla uyarılarak çok sayıda ikincil oositleri üretmesi sağlanır.
  • Daha sonra eşlerin her birinden alınan üreme hücrelerinin döllenmesi anne vücudu dışında bir tüp içindeki (in vitro) uygun kültür ortamında gerçekleştirilir.
  • Döllenmeden bir-iki gün sonra embriyo, kadının döl yatağına yerleştirilir.
  • İn vitro ile birçok embriyo geliştirilebilir.
  • Daha sonra kullanılmak amacı ile dondurularak saklanabilir.
Mikroenjeksiyon (ICSI) Yöntemi ile Tüp Bebek
  • Spermlerin sayısı ve hareketinin yetersiz olduğu, ikincil oosit içine girip döllenmeyi gerçekleştiremediği durumlarda teknolojik olarak uygulanan bir yöntemdir.
  • Bu yöntemde kadından alınan gelişmiş ikincil oosit hücresi, etrafındaki diğer hücrelerden arındırılır.
  • Erkekten alınan sağlıklı bir sperm çekirdeği mikroskop altında mikroenjektör ile ikincil oositin sitoplazması içine enjekte edilir.
  • Bu metot ile ilk gebelik 1992 yılında gerçekleştirilmiştir.

Dış Gebelik
  • Yumurtalıkta oluşan ikincil oosit, bazen yumurta kanalına geçemez ve karın boşluğuna düşer. 
  • Burada bir sperm ile döllenerek belirli bir evreye kadar gelişir.
  • Bu olay dış gebelik olarak tanımlanır. 
  • 28.000 gebelikten birinde rastlanan bu durum gerekli önlem alınmazsa anne ölümü ile sonuçlanabilir.

Üreme Sisteminin Sağlıklı Yapısının Korunması

  • Sağlıklı üreme sistemine sahip olmak, her şeyden önce kişisel temizlik ile başlar.
  • Erkek ve kadında ürogenital sistemin temizliği, üreme sisteminin sağlığını korumada önemlidir.
  • Üreme sistemi ile ilgili cinsel yolla bulaşan hastalıklar dünyanın pek çok bölgesinde önemli halk sağlığı sorunlarındandır.
  • Cinsel yolla bulaşan hastalıklara AIDS, hepatit B, frengi (sifiliz), bel soğukluğu (gonore), mantar hastalıkları, human papilloma virüs (HPV) ve herpes simpleks virüsü’nün (HSV 2) neden olduğu uçuk örnek verilebilir.
  • Bu tür hastalıklara sahip olan insanların etik davranması, hastalığı ile ilgili bilgilendirmeyi yakın çevresine yapması gerekir.
  • Hastalıkların müdahale edilmeden kendi hâline bırakılarak ya da gelişigüzel ilaçlar kullanarak tedavi edilebilmesi mümkün değildir.
  • Hastalıklar gizlenirse, ihmal edilirse tedavileri güçleşir ve daha önemli sağlık sorunlarına yol açar.
  • Cinsel yolla bulaşan hastalıkların neden olduğu bazı sonuçlar arasında kadın ve erkekte kısırlık, düşük, yeni doğan bebekte enfeksiyon, dış gebelik, genital organ kanserleri, karaciğer enfeksiyonları ve ciltte yaralar sayılabilir.
  • Cinsel yolla bulaşan hastalıklar önemli sağlık problemleri oluşturmanın yanı sıra sosyal ve ekonomik olarak da toplumu olumsuz etkilemektedir.

Bu hastalıklardan korunmada en etkili yöntemler şunlardır.

  • Tek eşlilik tercih edilmelidir.
  • Kan nakillerinde, verici kanının sağlık kontrolünden geçtiğini belirten belgenin olmasına dikkat edilmelidir. 
  • Sağlık personelinin kullandığı aletler steril olmalıdır. 
  • Tıraş bıçağı, diş fırçası, manikür ve pedikürde kullanılan aletlerin kişiye özel olması gerekir. 
  • Cinsel ilişkide kondom kullanılmalıdır.

İnsanda Embriyonik Gelişim Süreci
  • İnsanda embriyonik gelişim süreci döllenme ile başlar.
  • Normal koşullarda embriyonal gelişim süreci 280 gün, yani 40 haftadır.
  • Bu dönem genel olarak iki evrede tamamlanır.
  • Bu evreler embriyo dönemi ve fetüs dönemidir.

Döllenme (Fertilizasyon)
  • Aynı türe ait ikincil oosit ve sperm hücrelerindeki haploit (n) çekirdeklerinin birleşmesine denir.
  • Her türün ikincil oositi kendine özgü kimyasal bir madde salgılar.
  • Bu maddeye fertilizin denir.
  • Fertilizin, glikoprotein yapıdadır ve spermlerin hareketini artırarak ikincil oosite doğru yönelmesini sağlar.
  • Aynı zamanda spermlerdeki akrozomu da aktifleştirir.

Zigot Oluşumu
  • İkincil oositi çevreleyen sperm hücrelerinden bir tanesi ikincil oosit zarı üzerindeki zona pellusidada bulunan reseptöre bağlandığında spermin akrozomundan salgılanan enzimler, zona pellusidayı eriterek ikincil oositin zarı ile sperm zarının birleşmesine yol açar.
  • Böylece sperm çekirdeği ikincil oosit içine girer ve çekirdeğiyle kaynaşır.
  • Çekirdek kaynaşmasından hemen sonra ikincil oositten salgılanan enzimler, zona pellusidayı sertleştirir.
  • Bu durum ikincil oosite başka bir spermin girmesini önler.
  • Döllenen hücre zigot adını alır.
Tek Yumurta İkizi Oluşumu ve Özellikleri
  • Zigot, bir bireyin başlangıç hücresidir ve diploit (2n) kromozomludur.
  • Döllenme sonucu genelde tek embriyo gelişir.
  • Fakat bazen sperm ve ikincil oositin döllenmesinden sonra oluşan zigot, ilk mitozdan hemen sonra ikiye ayrılır.
  • Oluşan iki hücre birbirinden bağımsız olarak mitoz geçirir ve iki embriyo gelişir.
  • Bunlar tek yumurta ikizi olarak tanımlanır.

  • Tek yumurta ikizlerinin göz rengi, cinsiyetleri, kan grubu gibi kalıtsal özellikleri birbirinin aynısıdır.
  • Çevre etkisi ile örneğin beslenme faktörüne bağlı olarak boy, kilo ve zekâ gelişimi farklı olabilir.
  • Tek yumurta ikizleri anne karnında ayrı amniyon kesesi içindedir, ancak anne ve embriyoya ait kan damarlarını içeren ve plasenta olarak adlandırılan yapıları ortaktır.
  • Dikkat!!! ⇒ Yumurta kanalına geçen ikincil oositin ömrü insanda 48 saat; dişi üreme sistemine geçen spermin ömrü ise üç gündür.

Ayrı (Çift) Yumurta İkizi Oluşumu ve Özellikleri

  • Normalde dişi bireyin yumurtalığında olgunlaşan ikincil oosit, yumurta kanalına geçer.
  • Ancak bazı nedenlerle aynı anda iki adet ikincil oosit olgunlaşabilir ve yumurta kanalına atılır.
  • Farklı genetik yapıdaki iki adet ikincil oosit, farklı genetik yapıdaki iki sperm ile döllenir.
  • Oluşan zigotların gelişmesi sonucu iki embriyo gelişir.
  • Bunlara ayrı (çift) yumurta ikizi denir.

  • Genel olarak ayrı yumurta ikizlerinin kan grupları, cinsiyetleri gibi kalıtsal özellikleri farklıdır.
  • Farklı zamanlarda doğan kardeşler kadar birbirlerine benzerler.
  • Anne karnında hem amniyon keseleri hem plasentaları ayrıdır.
  • Çoğul gebelikler kalıtımla ilgili olmakla birlikte hormon tedavisi sonrasında da olabilir.
Embriyo Dönemi
  • Zigot oluşumundan sonraki ilk sekiz haftalık süredir.
  • Yumurta kanalında oluşan zigot, ilk bölünmelerini burada geçirerek 3-5 günde 50-60 hücreye ulaşır.
  • Bu dönemde, hücre sayısı artarken hücrelerin hacim ve kütlelerinde artış gözlenmez.
  • Zigotun bu şekilde bölünmesine segmentasyon denir.
  • Segmentasyon sonucu oluşan hücrelere blastomer adı verilir.
  • Blastomerler her bölünmede biraz daha küçülür.
  • Oluşan hücreler, orta kısmı boş bırakacak şekilde içten dışa doğru göç eder.
  • Böylece tek sıra hücre tabakası ile çevrili ve içi sıvı dolu blastosist adı verilen bir yapı oluşur.
  • Blastosistlerin içindeki boşluğa blastula boşluğu (blastosöl) denir.
  • Embriyonun bu evresi ise blastula adını alır.

  • Bu evrede hücre farklılaşması yoktur.
  • Daha sonra blastula yüzeyinde yer alan hücrelerin bir kısmı blastula boşluğuna doğru göç etmeye başlar.
  • Bu evreye gastrula adı verilir.
  • Gastrula evresinden sonra hücrelerin farklılaşmasıyla doku ve organlar oluşmaya başlar.
  • Oluşan embriyo, döl yatağı duvarına yerleşir (implantasyon) ve buradaki kılcallardan, tüm yüzeyi ile madde alışverişini gerçekleştirir.
  • Bu dönemde embriyonun etrafını çevreleyen amniyon zarı ile en dışta koryon zarı oluşur.
  • Amniyon zarının içindeki boşluk, sıvı ile doludur.
  • Bu sıvı amniyon sıvısıdır.
  • Sıvı; embriyoyu kurumaktan, ısı değişimlerinden, darbe ve sarsıntılardan korur.
  • Koryon zar ise plasentanın oluşumunda görev alır.

Embriyo Dönemi Gelişim Evreleri
  • Embriyo döneminde, hücrelerin farklılaşmasıyla doku ve organlar oluşmaya başlar.
  • Embriyonun 3 ve 4. haftalarında sinir ve kalp dokusu gelişmeye başlarken 5 ve 6. haftalarda baş ve gövde belirginleşir.
  • 7. haftada kol ve bacakların yerleri belirlenir, başta gözler olmak üzere dudaklar, burun delikleri ve kulaklar şekillenir.
  • 8. haftadan sonra embriyo uyarılara tepki vermeye başlar.
  • Bu dönemde 2,5 cm boyunda, 1 g ağırlığındadır.
  • Dış ve iç etkenlere karşı hassastır.
  • Düşük olayları daha çok bu dönemde görülür.
  • Embriyo döneminde koryon zarından döl yatağının yumuşak dokularının içine doğru parmak şeklinde villus denilen çıkıntılar uzanır.
  • Bu uzantıların döl yatağına değdiği bölge plasenta olarak adlandırılır.
  • Daha sonra embriyoyu çevreleyen amniyon zarın kenarları birleşerek plasenta ve embriyo arasında göbek bağını oluşturur.
  • Göbek bağında embriyodan gelen iki atardamar, anneden gelen bir toplardamar bulunur.
  • Bebeğe ait göbek bağı plasentaya, plasenta ise döl yatağına bağlıdır.
  • Plasenta anneden aldığı besin ve oksijeni göbek bağı aracılığı ile embriyoya iletir.
  • Embriyoda oluşan metabolik atıklar ve CO2 ise göbek bağı ile plasentadan annenin dolaşım sistemine iletilir.
  • Bu iletim difüzyon ve aktif taşıma ile gerçekleştirilir.

Dikkat ⇒ Plasenta bazı maddeler için (toksik maddeler, annenin aldığı bazı ilaçlar vb.) embriyoya karşı baraj görevi görür.

Fetüs Dönemi
  • 8. haftadan doğuma kadar olan süredir.
  • 8. haftadan sonra fetüs hareketlenir. 14-16 haftalık olduğunda anne, fetüsün hareketlerini hisseder.
  • 20. haftada saçlar, tırnaklar çıkmaya başlar.

  • 24 haftalık olduğunda emme hareketleri yapar.
  • 28 haftalık olduğunda akciğerler gelişimini tamamlar ve anne vücudu dışında yaşamaya uygun hâle gelir.
  • 7 aylık fetüsün ağırlığı ortalama 1200 gr, boyu ise 38 cm’dir.
  • Bu dönemin sonunda tüm organlar gelişir ve metabolik görevleri yapabilecek olgunluğa erişir.
Doğum ve Süt Salgılanmasına Hazırlık
  • Gebeliğin sonuna doğru östrojen salgılanması artar.
  • Aynı zamanda hipofizden salgılanan oksitosin hormonu da döl yatağı kasılmalarını artırır.
  • Oluşan bu kasılmalara doğum sancısı denir.
  • Sonuçta fetüs vajinadan dışarı itilir.
  • Göbek kordonu kesilerek bebek anneden ayrılır.
  • Yaklaşık 15-20 dakika sonra eş ya da son denilen plasenta döl yatağından atılır.
  • Progesteronun azalmasıyla iç çeperdeki parçalanan dokuların kanla atılması sonucu doğum tamamlanır.

  • Doğumla birlikte süt salgılanmaya başlar.
  • Oksitosin etkisiyle süt kanalları kasılarak sütün akması sağlanır.
  • Süt salgılanmasının devam etmesi bebeğin emmesine bağlıdır.
  • Bebek emmezse bir süre sonra süt salgılanması durur.
Hamilelikte Bebeğin Gelişimini Olumsuz Etkileyen Faktörler

Hamilelik döneminde yaşanan bazı olumsuzluklar hem annenin hem de bebeğin sağlığını olumsuz etkileyebilir.

X Işınları
  •  Hamileliğin erken döneminde belirli bir dozun üzerindeki X (röntgen) ışınlarından embriyonun etkilendiği bilinmektedir.
  • X ışınları özellikle hızlı bölünen ve çoğalan hücreler üzerinde etkili olduğundan embriyo gelişimini olumsuz etkiler.
  • Vücudun bu ışınlara ne kadar süre maruz kaldığı, ışınların ne oranda alındığı önemlidir.
  • Hamilelikte X ışınları bebekte körlük, mikrosefali (küçük kafa), kafa kemikleri kusuru, yarık damak gibi kusurlara neden olabilmektedir.

Yoğun Stres
  •  Annenin yoğun stres yaşaması durumunda erken doğum, düşük riskinde artma, bebeğin zihinsel fonksiyonlarında azalma ve hiper aktivite gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
  • Bu olumsuzlukların yaşanmaması için stres kontrol altına alınmalıdır.

  • Bunun için kaygı ve korkuların aile bireyleriyle paylaşılması, arkadaşlar ile iletişimin açık tutulması, sağlıklı beslenme ve egzersiz çok önemlidir.
  • Hamilelik döneminde yaşanan stres, hamilelik sonrası depresyonu da tetikleyebilmektedir.
  • Eğer stres kontrol altında tutulamıyorsa profesyonel yardım alınmalıdır.
İlaç Kullanımı
  •  Hamilelik döneminde alınan ilaçlar hem annede hem de bebeğin gelişiminde istenmeyen sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir.
  • Özellikle hamileliğin ilk aylarında ilaç kullanımının riskli olduğu unutulmamalıdır.
  • İlaçlar kesinlikle doktor önerisi doğrultusunda kullanılmalıdır.
  • Doktor gözetimi olmadan alınan antibiyotikler ve ilaçlar fetüste kemik, kalp, karaciğer, böbrek ve zeka gelişimini olumsuz etkileyebilir, kol ve bacak eksikliklerine neden olabilir.

  • 1962 yılında Avrupa’da, talidomit adlı uyku hapı almış bazı hamilelerin vücut gelişimi normal olmayan bebekler doğurduğu görülmüştür.
  • Bu bebeklerin el ve ayaklarında şekil bozukluklarına, iç organlarında bozukluklara rastlanmıştır.
  • İlacın beklenmeyen etkisi saptandığında piyasadan kaldırılmıştır.
Beslenme
  • Hamilelik döneminde bebek, anne zayıf olsa bile kendisi için gerekli olan protein, demir, kalsiyum gibi minarelleri ve vitaminleri anneden alarak gelişimini sürdürür.
  • Böylece annenin bu besin ögelerine olan gereksinimi artar. Artan gereksinimlerin karşılanmaması hâlinde, beslenme yetersizliğinin belirtileri olan kansızlık (anemi), diş çürümesi, kemik bozuklukları meydana gelir.
  • Anne hâlsiz ve yorgun düşer, bebeğini de yeterince besleyemez.
  • Bu kez bebeğin büyüme ve gelişmesi tam olmaz, sağlıksız doğar.
  • Aneminin bebekte yaratacağı olumsuzluklar ölü doğum, erken doğum, düşük doğum ağırlığı, bedensel ve zihinsel yönden özürlülük olabilir.

  • Gebelikte sağlıklı beslenme için et, balık, tavuk, yumurta, karaciğer, dalak, böbrek vb. sakatatlar; ceviz, badem gibi kuru yemişler; üzüm, kayısı, erik, pestil ve benzeri kurutulmuş meyveler; kuru fasulye, nohut, mercimek, gibi kuru baklagiller; pekmez, tahin ve susam; yeşil yapraklı sebzeler doktorun önerdiği şekilde tüketilmelidir.
  • Gebelik döneminde ebeveynlerin fedakarlık yapması ve sabırlı olması gerekir.
  • Aile bireyleri arasında sevgi ve dayanışmanın olması hem annenin bu dönemi daha rahat geçirmesi hem de bebeğin sağlıklı gelişimi için önemlidir.
  • Ayrık omurga ya da nöral tüp bozukluğu denilen ve spina bifida adı ile bilinen doğumsal anormallik oluşabilir.
  • Folik asit eksikliği bazen omurga kemiğini bazen de omuriliğin gelişimini etkiler.
  • Ayrıca erken doğum, bebeklerin düşük ağırlıklı olarak doğması, plasentanın erken ayrılması da folik asit eksikliğinde görülebilen sonuçlardır.
  • Folik asit yetersizliğinde kalp hastalığı riski artabilir.
  • Alyuvar hücreleri büyür ve sayıları azalır.
  • Buna bağlı anemi görülür. Folik asit, B12 vitamini ile birlikte kan yapımında etkili olan bir vitamindir.

Folik Asit Yetersizliğinde
  • Unutkanlık, çabuk sinirlenme, hâlsizlik, kilo kaybı, çabuk yorulma gibi sorunlar gözlenir.
  • Yetersiz beslenme, besinlerin emilim bozukluğu ve alkol alımı folik asit eksikliğine neden olur.
  • Alkol, antidiüretik hormonun üretimini baskıladığından vücutta su atılımı fazla olur.
  • Folik asit, suda çözünen B grubu vitamini olduğundan su ile birlikte vücuttan atılır ve eksikliği oluşur.
  • Yeşil yapraklı sebzeler, tüm tahıllar, fasulye, bezelye gibi baklagiller, fındık, ceviz, yumurta sarısı, portakal, folik asit içeren besinlerdir.
  • Ancak ışık, ısı, nem ve gıdaların yanlış işlenmesi besinlerdeki folik asiti yok edebilir.
Sigara Kullanımı ve Hamilelik
  • Sigara içen ya da içmediği hâlde sigara içilen ortamda bulunan annede, fetüsün gelişimi olumsuz etkilenir.
  • Çünkü bebek, anneden plasenta ve göbek bağı aracılığı ile beslenmektedir.
  • Kanda bulunan karbonmonoksit, çok hızlı bir şekilde fetüse geçer ve kandaki oksijen düzeyini azaltır.
  • Ayrıca sigara birçok vitamin ve mineralin plasentadan emilimini engeller.

Sigara içen annelerin karnındaki bebeğin idrar analizinde nikotine rastlanmıştır. Bu da sigaranın fetüsü nasıl etkilediğinin en iyi kanıtıdır. Bu nedenle anne adayının hem kendi sağlığı hem bebeğin sağlıklı gelişimi için sorumluluklarının bilincinde olması gerekir.

Sigara içme alışkanlığı olan anne adaylarında;

  • Düşük yapma,
  • Düşük doğum ağırlığına sahip bebek gelişimi,
  • Erken doğum,
  • Erken doğumlara bağlı ölümler görülebilir.
Alkol Kullanımı ve Hamilelik
  • Alkol hamilelik döneminde özellikle B grubu vitaminlerini ve folik asit emilimini engeller.
  • Hücrede DNA’nın işlevini baskılar ve fetüse protein sağlanmasını engeller.
  • Bu durum, düşük ağırlıklı bebek doğumları ile sonuçlanır.
  • Tüm bu olumsuzluklar Fetal Alkol Sendromu (FAS) olarak adlandırılır.

  • Önceden FAS, hamilelikte alkol tüketimine bağlı olarak bebekte doğumsal bozukluklar ve zekâ gelişim bozuklukları olarak tanımlanıyordu.
  • Ancak bilim insanlarının yaptıkları çalışmalar, bunların ötesinde bebeklerde fiziksel, zihinsel ve davranışsal bozuklukların da gözlendiğini ortaya çıkardı.
  • Bu nedenle çocuk sahibi olmaya karar veren ebeveynler kendine, ailesine, çevresine ve vatanına karşı sorumluluk duymalı, zararlı alışkanlıklardan kaçınmalıdır.
Gebelikte Kontrol ve Testler

Dünyada ve Türkiye’de doğumsal anomalileri engellemek için hem uzmanlar hem de anne-babalar bu konudaki bilimsel teşhis yöntemlerine artık çok önem vermekte ve uygulamaktadırlar. Gebenin ve doğacak bebeğin sağlığı için gebelik süresince belirli aralıklarla bazı muayeneler ve testler yapılmaktadır. Yapılan rutin kontroller ve anomali tespit yöntemleri ile annede ve bebekte oluşabilecek risklerin önceden saptanması, bunlara göre önlem alınması sağlanmaktadır. Yapılan bu incelemeler ile gebeliğin sağlıklı seyredip seyretmediği öğrenilir.

Anomali tespit yöntemlerine örnek olarak ultrasonografi, biyokimyasal belirteçler, amniyosentez, kordosentez, koryon villus biyopsisi ve dobler sayılabilir.

Ultrasonografi
  • Günümüzde ultrason, gebelik muayenelerinin önemli bir parçasıdır.
  • Ultrason radyasyon içermez.
  • Gebelik oluştuktan ve döl yatağına yerleştikten 1-2 hafta sonra embriyo ultrasonla izlenebilmektedir.
  • Gebeliğin başında yapılan ilk inceleme düşük riskini, dış ve çoğul gebelikleri, doğumun yapılacağı tarihi belirler.
  • Gebeliğin ortalarında yapılacak ultrasonografi erken doğum, gelişme kusuru ve kanama ihtimalini, fetüs anormalliklerinin %50-70’ini gösterir.
  • Son aylarda yapılan inceleme ise bebek gelişimini, olası bir problemi ve doğumun normal ya da sezaryen ile gerçekleşme şeklini belirlemede yardımcı olur.

Biyokimyasal Belirteçler
  •  Anne ve bebek kanından alınan kan örnekleri kimyasal içerik olarak araştırılır.
  • Çeşitli hormonların ve proteinlerin miktarlarına bakılır. 
Renkli Dobler Ultrasonu
  • Bebek ve annedeki kan dolaşımı sorunlarının erken tanınması ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlar.
  • Renkli dobler, damarlardaki kanın akış yönünü ve hızını mavi-kırmızı renklerle çizerek ekranda gösterir.
Kordosentez
  • Gebeliğin 5. ayından sonra doğrudan bebek kanından örnek alınır.
  • Bebeğe ait hücrelerde anormal kromozom olup olmadığına bakılır (karyotip analizi).
  • Eğer kromozom düzeyinde bir tespit yapılamamış ise gen ya da DNA analiz yöntemlerine başvurulur.
Koryon Villus Biyopsisi
  • 35 yaş üstü hamilelerde, akraba evliliklerinde, ailede önceden anormal bebek doğumu olması hâlinde gebeliğin 10-12. haftalarında karından ya da vajinadan enjektöre bağlı katater ile girilerek plasentadan çok az miktarda koryona ait doku alınır.
  • Alınan örnekten DNA analizi yapılarak karyotip oluşturulur.
  • Uygulama sırasında ultrason ile embriyo izlenir.

Amniyosentez
  • Gebeliğin 14. haftasından sonra yapılan bu uygulamada kromozom analizi, DNA analizi, doğumsal kas bozuklukları, böbrek hastalıkları ve bazı kalıtsal hastalıkların tanısı yapılır.
  • Uygulamada, anne karnının yüzeyi temizlendikten sonra ultrason ekranından izlenerek fetüsün içinde bulunduğu amniyon sıvısına spiral iğne ile  karından girilerek ulaşılır.
  • 15-20 mL sıvı enjektöre çekilir ve en geç yarım saat içinde incelenmek üzere laboratuvara gönderilir.
  • Biyokimyasal analiz, DNA analizi ve karyotip analizi yapılır.

Kordon Kan Bankası
  • Kordon kanı, bebeğin doğumundan sonra plasentanın içinde kalan kandır.
  • Bu kan, kök hücre açısından son derece zengindir.
  • İleride olası bir kök hücre nakli için bebeğin kendisinde, kardeşlerinde ya da yakın akrabalarında çıkabilecek hastalıkların tedavilerinde kullanılır.
  • Bebek kordon kanından elde edilen kök hücrede uyum problemi yaşanmaz.
  • 1988 yılında Fankoni Aplastik Anemi hastalığı bulunan bir çocuğun ilk kez kordon kanı ile tedavisinden bu yana yüzlerce hasta bu şekilde tedavi edilmiştir.

  • Kordon kanı alınmasına karar verildiğinde doğum tarihinden 1-2 hafta önce doğum doktoruna ve kordon kanı laboratuvarına bildirilmesi ve hazırlıkların yapılması gerekir.
  • Plasenta, doğum sonrası döl yatağından atılmadan kanın alınması uygundur.
  • Alınan kan miktarı hücre sayısı, mikrobik tetkikler açısından incelenmek üzere en geç 34-36 saat içinde laboratuvara ulaştırılır.
  • Oda sıcaklığında muhafaza edilir.
  • Dondurucuya konulmaz.
  • Kordon bankasında dondurma yöntemlerinden biri kullanılarak dondurulur ve sıvı azot tanklarına yerleştirilerek –196°C’ta saklanır.

Konu İle İlgili Sorular

BiyolojiHikayesi

Öğrencilerimizin TYT (Temel Yeterlilik Testi) ve AYT (Alan Yeterlilik Testi) gibi sınavlara hazırlanırken kullanabilecekleri bilgileri sunuyoruz. Biyoloji konularında güçlü bir temel oluşturmak ve sınav başarınızı artırmak için doğru adrestesiniz!

Bilgilerimiz

Adres

Efeler-Aydın

Email

info@biyolojihikayesi.com

Phone

................

Bülten

© Biyoloji Hikayesi. All Rights Reserved. Designed by Biyoloji Hikayesi
Distributed By: Hamza EROL