Sinir Sisteminin Yapı, Görev ve İşleyişi Konusuna Ait Sayfa

Konu Detayı Sayfası

Sinir Sisteminin Yapı, Görev ve İşleyişi

İnsan Fizyolojisi

Denetleyici ve Düzenleyici Sistem, Duyu Organları

14773

Denetleyici ve Düzenleyici Sistem, Sinir Sisteminin Yapı, Görev ve İşleyişi
Doku Nedir?

► Yapı ve görev bakımından aynı olan hücrelerin bir araya gelerek oluşturduğu topluluğa DOKU denir.

► Dokuları inceleyen biyolojinin alt bilim dalına HİSTOLOJİ denir.

İnsanda bulunan başlıca dokular şunlardır:

İnsanda bulunan başlıca dokular Epitel Doku  Örtü Epiteli
Bez Epiteli
Duyu Epiteli
Kas Doku Düz Kas
Çizgili Kas
Kalp Kası
Sinir Doku
Bağ Doku Kemik Doku
Kıkırdak Doku
Kan Doku
Yağ Doku
Temel Bağ Doku

Bir dokuyu oluşturan hücrelerin;

♦ DNA'larındaki nükleotit dizilimleri

♦ Gen miktarları ve çeşitleri

♦ Aktif gen çeşitleri

♦ DNA miktarları

♦ Hücre şekilleri ve görevleri

♦ Enzim çeşitleri

♦ Embriyonik kökenleri aynıdır.

♦ Ancak hücrelerin büyüklükleri, sitoplazma miktarları ve organel sayıları farklı olabilir.

♦ İnsanın herhangi bir organında bir çok doku çeşidi bulunabilir. Bir doku çeşidi ise farklı organlarda yer alabilir. Benzer görevleri yapan organlar sistemleri meydana getirir.

♦ Organizmaları oluşturan doku ve organların yapılar, görevleri ve diğer organlarla oluşturdukları iş birliği, Fizyoloji biliminin konusunu oluşturmaktadır.

İnsan vücudundaki yapısal organizasyonunu HÜCRE → DOKU → ORGAN → SİSTEM → ORGANİZMA şeklinde sıralayabiliriz.

► Canlılar kendilerini dış ve iç çevrelerindeki değişikliklere karşı hazırlıklı tutan ve bu değişikliklere karşı tepki gösterilmesini sağlayan sistemlere sahiptirler.

► Canlıların dış çevre ile iç çevreleri arasında bağlantı kurmasını ve bütünlüğün korunmasını sağlayan sisteme Denetleyici ve Düzenleyici Sistem denir.

Denetleyici ve Düzenleyici Sistem;

► Sinir Sistemi

► Endokrin Sistem

► Duyu Organları oluşturur.

Bu sistemler canlıda kararlı bir iç denge (homeostazi) oluştururlar.

♦ Sinir sistemi; değişen çevre koşullarına karşı hızlı ve kısa sürede tepki gösterilmesini sağlarken,

♦ Endokrin Sistem ise hormonlarla yavaş ve daha uzun sürede tepki verilmesini sağlar. Bu şekilde sinir sistemi ve endokrin sistem birlikte çalışarak canlıdaki bütünlüğü korur.

Sinir Sisteminin Yapı, Görev ve İşleyişi

İnsanda Sinir sistemi; birbirinin devamı şeklinde gerçekleşen 3 önemli görevi yerine getirir. Bu görevler;

► Duyusal Girdi

► Entegrasyon (Bütünleştirme)

► Motor Çıktı şeklindedir.

Duyusal Girdi; 

► Duyu organlarındaki duyu reseptörleri aracılığı ile toplanan bilgilerdir.

► Vücudumuzun iç ve dış ortamlarında meydana gelen değişiklikleri izlemek sinir sistemi tarafından gerçekleştirilir.

► Sinir sistemi bu görev için milyonlarca duyu reseptörü kullanır. (Duyu nöronları görev alır.)

Entegrasyon (Bütünleştirme); 

► Reseptörler tarafından toplanan duyusal girdiler sinir sistemi tarafından işlenir, yorumlanır ve ne yapılması gerektiğine karar verilir.

► Bu görevi merkezi sinir sistemi yerine getirir. (Ara nöronlar görev alır)

Motor Çıktı; 

► Merkezi sinir sisteminde değerlendirilen bilgiler efektör organlara gönderilerek bu organları harekete geçirir.

► Böylece motor çıktı denilen bir tepkiye neden olur. (Motor nöronlar görev alır.)

Efektör Organ; 

► Sinir sistemi ile bağlantılı olan tepki organlarıdır.

► Bunlar; kaslar, salgı bezleri, deri gibi organlardır.

Reseptör; 

► Hücre zarının yüzeyinde bulunan ve özel proteinlerden oluşan almaç hücrelerdir.

► Uyarıları algılayan ve nöronlara aktaran özelleşmiş yapılardır.

SİNİR DOKU

► İnsanda Sinir Sistemi, sinir dokudan oluşur.

►  Sinir doku ise;

1. Nöronlar (sinir hücreleri)

2. Glia denilen yardımcı hücrelerden meydana gelir.

1. NÖRONLAR

► Nöronlar vücudun iç kısımlarından ve dış çevreden gelen uyaranların alınması, iletilmesi, değerlendirilmesi görevlerini yerine getirirler.

► Vücudu oluşturan tüm yapı ve organları merkezi sinir sisteminde bulunan beyin ve omuriliğe bağlarlar.

► Nöronlar embriyonik dönemde özelleşmiş hücreler olup çoğu mitoz bölünme yeteneğini yitirmiştir.

► Hasar gören bir nöron hücresi bölünemediği için yenilenemez.

► Sayıları çok fazladır. Büyüklükleri 1 mm. ile 1 metre arasında değişebilir. Örneğin; insan bacağında bulunan Siyatik Sinir 1 metre uzunluğunda olabilir.

► Beyinde yaklaşık 85 - 100 Milyar kadar nöron bulunmaktadır.

Görevlerine Göre Nöron Çeşitleri
Duyu Nöronları (Getirici Sinirler) Ara Nöronlar (Bağlayıcı Sinirler) Motor Nöronlar (Götürücü Sinirler)
Duyu organlarında ve iç organlarda bulunan reseptörlerden (uyarıları algılayan almaçlar) aldıkları impulsları (uyarı) beyne ya da omuriliğe ileten nöronlardır. Duyu nöronları ile motor nöronlar arasındaki bağlantıyı sağlarlar. Duyu organlarından gelen uyarıları değerlendirir, gerekli cevapları oluşturarak motor nöronlara iletirler. Merkezi sinir sisteminde (beyin ve omurilik) bulunur. Merkezi sinir sisteminden aldıkları emirleri tepki organlarına (efektör) ileten nöronlardır.

Sadece Duyu Nöronu Zarar Gören Bir Kişide; Uyarı; duyu organından merkezi sinir sistemine taşınamaz. Bu nedenle kişinin eline iğne batsa bile hissedilmez. Ancak elini oynatmak isterse oynatır. Örneğin; Lokal Anestezi sırasında elinde kesik oluşan bir kişi, yaranın dikilmesi sırasında acıyı hissetmez fakat elini oynatabilir. Ara nöronlar ve motor nöronlar fonksiyonlarına devam eder.
Sadece Ara Nöron Zarar Gören Bir Kişide; Uyarı; duyu nöronları ile merkezi sinir sistemindeki ara nöronlara taşınır. Ancak ara nöronlar çalışmayacağı için uyarı değerlendirilemez, cevap oluşturulamaz ve uyarıya tepki verilemez. Örneğin; Felç sırasında uyartı alınsa bile his oluşmaz ve tepki verilmez.
Sadece Motor Nöron Zarar Gören Bir Kişide; Uyarı; duyu organından alınır, duyu nöronu ile ara nörona getirilir. Uyarı değerlendirilir. İğnenin batma hissi algılanır. Ancak tepki organına iletilemez. Örneğin; Botoks uygulanan bölgede motor sinirler çalışmadığı için yüzdeki kaslara uyarı iletilemez ve yüz mimikleri gerçekleştirilemez.
Bir Nöronun Yapısı ve Kısımları

► Sinir hücresinin zarına nörolemma, sitoplazmasına nöroplazma denir.

► Bir nöron üç kısımdan oluşur. Bunlar;

1. Hücre Gövdesi (Soma),

2. Dendritler

3. Akson

1. Hücre Gövdesi (Soma)

► Sitoplazma, çekirdek, golgi aygıtı, mitokondri, lizozom, ribozom, endoplazmik retikulum gibi organeller burada bulunur. Sentrozom organeli bulunmaz.

► Hücre gövdesinde serbest ribozomlar ve granüllü endoplazmik retikulum kümeleri bulunur. Bu kümeler nissl tanecikleri olarak adlandırılır. Bu yapılar hücrede protein sentezinde görev yapar.

► Hücre gövdesinde bulunan nörofibriller (mikrotübüller) dendrit ve akson boyunca uzanır. Bu fibriller hücreye şekil verir, madde dolaşımında görev yapar ve hücre iskeletini oluşturur.

► Ribozomlarda protein sentezlenir.

2. Dendritler

Dendritler: Hücre gövdesinden çıkan ve geniş bir alana yayılan kısa sitoplazmik uzantılardır. Reseptörler ya da diğer nöronlarla bağlantı halindedirler.

► Dendritler nörona gelen uyarıların alındığı girdi kısmıdır.

► Nöronlarda uyartının (impuls) iletim yönü çoğunlukla dendritten akson ucuna doğru olur.

► Bir nöronda çok sayıda dendrit bulunması çok sayıda uyarının alınmasını sağlar. 

İmpuls iletim yönü genellikle dendritten akson ucuna doğru gerçekleşir. Bir nörona aksonun ortasından bir uyarı verildiğinde dendrite doğru ilerleyen impuls iletilemezken, akson ucuna doğru ilerleyen impuls iletilir.
3. Akson

Akson: Nöron gövdesinden çıkan genellikle bir tane olan uzun kısımdır. Dendritten gelen uyartıları, bir sonraki sinir hücresine ya da efektör organa aktarır.

► Birçok nöronun aksonu üzerinde lipit ve proteinden (lipoprotein) oluşan miyelin kılıf bulunur.

► Miyelin kılıf bazı glia hücreleri tarafından oluşturulmuş özel bir yapıdır.

► Bir nöronda miyelin kılıf bulunması nörona gelen uyartının daha hızlı iletimini sağlar.

► Beyin ve omurilikteki nöronların miyelin kılıflarını oluşturan glia hücrelerine Oligodendrositler denir.

► Çevresel sinir sistemindeki nöronların miyelin kılıflarını oluşturan glia hücrelerine ise Schwann hücreleri denir. Bu hücreler aksonu sararak besler, korur ve onarır. Ayrıca aksonda elektriksel yalıtımı sağlar. (Çoğunlukla evlerde kullanılan elektrik kablolarının içindeki bakır teli saran plastik kılıf örnek olarak gösterilebilir.)

► Miyelin kılıf taşıyan nöronlarda impulsun (uyarının) iletimi yer yer kesintiye uğrayarak gerçekleşir. Miyelinli parçaların kesintiye uğradığı bu kısımlara Ranvier Boğum denir.

♦ Bu boğumlarda miyelin kılıf bulunmaz.

♦ İmpulsun aksondaki ilerlemesi atlamalı iletim şeklinde gerçekleşir.

♦ Bundan dolayı miyelinli aksonlarda impulsun iletim hızı miyelinsiz aksonlara göre daha yüksektir.

► Akson, her bir nöron için genellikle bir tanedir.

► Akson uçlarında yüzlerce hatta binlerce dallanmalar görülebilir.

► Her bir dal, uyarıları alıcı bir hücreye aktaran Sinaptik Uç ile sonlanır.

► Sinaptik uçta fazla dallanma olması, nöronun etki alanının geniş olmasını sağlar.

► Akson uçlarında sinaps denilen bağlantı yerlerinde komşu yapılar bulunur. Bu yapılar;

♦ Komşu Nöron Dendriti ya da

♦ Efektör (Tepki) Organı olabilir.

Efektör organ Kas ya da Salgı Bezi Hücresi gibi yapılardır.

2. GLİA HÜCRELERİ

► Sinir hücrelerini ve sinir dokuyu destekler.

► Sinir dokunun solunumu, beslenmesi ve onarımına destek sağlar.

► Sinir dokudaki iyon konsantrasyonunu denetleyerek nöronların metabolik faaliyetlerini düzenlemeye yardımcı olur.

► Beyin Omurilik Sıvısının (BOS) üretimini ve akışını düzenler.

► Kan ve beyin bariyeri oluşturarak zehirli ve zararlı maddelerin beyne ulaşmasını önler.

► Beyin ve omuriliği mikroorganizmalara karşı korur.

► Nöronlardaki küçük hasarları onarır.

► Merkezi sinir sistemi ve çevresel sinir sisteminde yer alan nöronların miyelin kılıflarını oluştururlar.

► Nöronlar bölünemez ancak glia hücreleri yaşam boyu bölünmeye devam eder.

► Nöronlardan daha küçük hücrelerdir. Ancak sayıları nöronlardan daha fazladır.

Glia Hücre Çeşitleri ve Görevleri
Hücrenin Adı Görevleri
Schwan hücreleri Çevresel sinir sisteminde bulunan nöronların miyelin kılıfını oluştururlar.
Oligodentrosit Merkezi sinir sisteminde (beyin ve omurilikte) bulunan nöronların miyelin kılıflarını oluştururlar.
Mikroglia hücreleri Sinir sisteminde fagositoz yaparak savunma sağlar. Beyin ve omurilikte bağışıklığı sağlarlar.
Astrositler Kan - beyin bariyeri oluşturarak beyini zararlı maddelere karşı korur. Madde alış verişini düzenler. Glia hücrelerinin en büyük ve en çok sayıda olanıdır.
Ependim Hücreleri Merkezi sinir sisteminin boşluklarını örter. Beyin Omurilik Sıvısının (BOS) üretimini ve akışını düzenler. Kübik hücreleri mikrovillus ve sillere sahiptir.
Sinir Hücrelerinde İmpuls Oluşumu ve İletimi

► Canlıları etkileyebilecek iç ve dış çevredeki her türlü değişikliğe uyaran denir.

► Işık, sıcaklık, basınç ve kimyasal maddeler gibi faktörler dış uyaranlara örnek verilebilir. İç uyaranlara ise vücut sıcaklığının yükselmesi, susuzluk, açlık, ağrı gibi uyaranlar örnek verilebilir.

► İç ya da dış çevreden gelen uyarıları algılayan hücrelere reseptör (almaç) denir.

► İç ve dış çevreden gelen uyarıların sinir hücresinde oluşturduğu elektriksel ve kimyasal değişimlere İMPULS (UYARI) denir.

► İmpuls, dendritten akson ucuna doğru taşınırak sinapslarla diğer nöronlara ya da efektör organlara iletilir.

Nöronda impuls iletimi iki şekilde olur.

1. Aksonlarda gerçekleşen elektriksel iletim

2. Sinapslarda gerçekleşen kimyasal iletim

1. Aksonlardaki Elektriksel İletim:

► Sinir hücresinin zarı elektriksel bir potansiyel enerjiye sahiptir.

► Hücre içinde ve dışında bulunan anyon ve katyonların konsantrasyonları farklıdır.

► Bu konsantrasyon farkından dolayı hücre zarı elektriksel bir yük farkına sahip olur. Hücre zarındaki bu elektriksel yük farkına Zar Potansiyeli denir.

► Sinir hücresine eşik değer ve üzerinde bir uyarı geldiğinde zar potansiyelinde elektriksel yük farkı oluşur.

► Sinir hücresinde impuls oluşumunu sağlayan en düşük uyarı şiddetine EŞİK ŞİDDETİ (Eşik Değer) denir. Bu değerin altındaki uyarılara sinir hücresi cevap vermez.

► Eşik değer ve üzerindeki uyarılar nöronda aksiyon potansiyeli oluştururlar.

► Eşik değerin altında kalan uyarılar nöronda impuls oluşturmaz.

Akson zarı üzerinde sodyum-potasyum pompası, sodyum kanalları, potasyum kanalları bulunur. Bu yapılar zar potansiyelinde bazı değişikliklere neden olurlar.

Polarizasyon (Kutuplaşma)

► Eşik değerin altındaki bir uyarı nöronda impuls oluşturmadığı için nöron Dinlenme Potansiyeli (Zar Potansiyel) halindedir. 

► Bir nöronun polarizasyonu hücrenin dinlenme anında olduğunu henüz bir uyarı almadığını ve dinlenme zar potansiyeline sahip olduğunu ifade eder.

Polarizasyon durumundaki bir nöronda şu durumlar gözlenir.

► Akson zarı üzerinde voltaj kapılı iyon kanalları denilen sodyum-potasyum pompası çalışır durumdadır.

► Sodyum-potasyum pompası ATP enerjisi kullanılarak aktif taşıma ile hücre içi ve hücre dışı yük farkını (dinlenme zar potansiyelini) korur.

► Sodyum-potasyum pompası ile sitoplazmadaki Sodyum (Na+) iyonları hücre dışına bırakılırken Potasyum (K+) iyonları ise hücre içine alınır.

► Polarizasyonda aksonun dışı pozitif (+), iç tarafı negatif (-) elektrik yüklüdür.

► Hücre dışında Na+ daha fazla, K+ azdır.

► Hücre içinde ise Na+ az, K+ daha fazladır.

► Hücre içinin (-) yüklü olmasının nedeni; derişimi hücre dışına göre fazla olan proteinler, aminoasitler, sülfat, fosfat vb.negatif yüklü iyonlardır.

► Hücre içinde ve dışında Klor (Cl-) iyonları da bulunur. Ancak hücre içinin negatif (-) olmasında etkisi yoktur. Klor (Cl-) hücre dışında daha fazladır.

♦ Sodyum-Potasyum Pompası aktif taşıma ile ATP harcayarak çalışır. Sitoplazmadaki Na+ iyonları proteinlere bağlanır. ATP ile aktifleşen Sodyum-Potasyum Pompası proteinin biçimini değiştirerek Na+ iyonlarını hücre dışına bırakır.

♦ Daha sonra hücre dışındaki K+ iyonları proteinlere bağlanır. Proteinden fosforun koparılması protein biçimini eski haline getirir ve böylece K+ iyonları hücre içine alınır.

♦ Sodyum-Potasyum Pompasının en önemli görevlerinden biri de hücre hacmini kontrol etmektir. Herhangi bir nedenle hücre şişmeye başlarsa Sodyum-Potasyum Pompası fazla iyonları hücre dışına atar. Bu sayede hücrenin su almasının önüne geçilir ve fazla iyonlar dışarı taşınır. Bu durum sağlanamaz ise hücre fazla miktarda su alarak patlayabilir.

Depolarizasyon

► Bir nöron eşik değer ve üzerinde bir uyarı aldığında zar potansiyeli hızlı bir şekilde değişir.

► Bu hızlı değişimler nöronda Aksiyon Potansiyeli oluşturur.

► Bu durumda polarizasyon halindeki nöron impuls oluşumu ile birlikte dinlenme halinden çıkarak Depolarize duruma geçer.

► Depolarizasyonda oluşan aksiyon potansiyeli zar boyunca yayılarak akson uçlarına kadar taşır.

Depolarizasyon durumundaki bir nöronda şu durumlar gözlenir.

► Çeşitli uyaranlarla zar potansiyelinin değişmesi sonucu açılan sodyum kanallarından Na+ iyonunun hücre içine doğru difüzyonu artar ve hücre içi dışarıya göre daha pozitif hale gelir. Bu duruma DEPOLARİZASYON denir.

► Depolarizasyon eşik değeri geçerse zar voltajında Aksiyon Potansiyeli adı verilen büyük bir değişiklik meydana gelir.

► Aksiyon potansiyeli depolarizasyon bölgesinde komşu kanalların açılmasını sağlayan bir akım başlatır. Bu şekilde aksiyon potansiyeli zar boyunca yayılarak uyarıyı akson uçlarına kadar taşır.

► Depolarizasyonda zardaki sodyum kanalları açıktır.

► Hücre içi pozitif (+), hücre dışı negatif (-) yüklüdür.

► Sodyum kanallarından difüzyon ile (ATP enerjisi harcanmadan) hücre dışından hücre içine doğru Na+ girişi olur.

► Hücre içinde Na+, hücre dışında K+ yoğunluğu daha fazladır.

► Depolarizasyonda aksiyon potansiyeli ile birlikte impuls oluşumu gerçekleşir.

Repolarizasyon

Sinir hücrelerinde yeniden kutuplaşmanın sağlanmasına repolarizasyon denir.

► Sodyum kanallarından sonra daha yavaş açılan potasyum kanalları K+ iyonlarının hücre dışına difüzyon ile geçişini hızlandırır. Buna bağlı olarak hücre dışı yeniden hücre içine göre daha pozitif olur. Bu durum REPOLARİZASYON olarak adlandırılır.

► Repolarizasyon sırasında Na+ kapıları kapanır, K+ kapıları açılır.

► Hücre içindeki K+'lar hücre dışına doğru difüzyon ile geçer. (Pasif taşıma ile ATP enerjisi harcanmadan)

► Sinir hücresinin içi (-), dışı (+) yüklüdür.

► Hücre dışında K+ iyonları, içinde ise Na+ iyonları fazladır.

► Repolarizasyon sırasında sinir hücresi eski polarize durumuna dönmüştür. Ancak sodyum kanalları sodyum geçişini sağlamadığı için ikinci bir Depolarizasyon olmaz. Yeniden impuls oluşması için hücre içi potasyum ve hücre dışı sodyum konsantrasyonlarının eski haline dönmesi gerekir.

► Bu durumda Sodyum-Potasyum Pompası devreye girerek hücre içi ve hücre dışı iyon konsantrasyonlarını başlangıçtaki oranlara getirir ve hücre tekrar Polarizasyon durumuna dönerek yeni bir impulsu alabilecek duruma gelir.

Repolarizasyon evresinin sonunda potasyum kanalları yavaş kapandığı için hücre dışına fazla miktarda K+ çıkışı olur. Hücre başlangıçtaki -70 milivoltluk aksiyon potansiyeli değerine dönmeye çalışırken, K+'ların fazla çıkışından dolayı -85 milivoltluk değere kadar düşebilir. Yani hücre aşırı poleriza duruma geçer. Bu olaya HİPERPOLARİZASYON denir.
Akson boyunca impulsun elektriksel iletimi şekilde gösterilmiştir.

Nöron aksonundaki elektriksel iletim ile ilgili soruları çözerken şunlara dikkat ederiz:

1. İmpulsun geldiği yöne bakarız. İmpuls akson boyunca sağdan sola doğru ilerliyorsa sırasıyla; Repolarizasyon, Depolarizasyon, Polarizasyon şeklinde olur.

2. İmpuls yönü soldan sağa doğru verilmişse; bu durumda, Polarizasyon, Depolarizasyon, Repolarizasyon şeklinde olur.

3. Hücre içi ve hücre dışı iyon durumuna bakarız. Hücre içi pozitif (+), hücre dışı negatif (-) yük taşıyorsa nöron kesin Depolarize olmuştur.

4. Hücre içi negatif (-), hücre dışı pozitif (+) yük taşıyorsa nöron kesin Depolarizasyon ya da Repolarizasyondur. olmuştur.

5. Bu durumu anlamak için akson zarı üzerindeki kanallara bakılır. Eğer sodyum potasyum pompası (Na+-K+) aktif gösterilmişse durum Polarizasyondur. K+ kanalları açık verilmişse durum Repolarizasyondur.

6. Na+ - K+ Kanalları açıksa hücre dışında Na+, hücre içinde Na+ daha fazladır. Na+ kanalları açıksa hücre dışında Na+ fazladır çünkü içerdeki potasyumlar kanallardan dışarı pompalanmaktadır.

Nöronda impulsun oluşabilmesi için uyarı şiddetinin belli bir değerde olması gerekir. İmpuls oluşumu için gerekli olan en düşük uyarı şiddetine Eşik Şiddeti (Eşik Değer) denir.

► Eşik şiddetinin altındaki uyarılar nöronda impuls oluşturmaz.

► Eşik değer ve üzerindeki uyarılar ise impuls oluşturarak akson boyunca aynı hızla iletilir. Buna "Ya Hep Ya Hiç Prensibi" denir.

► Ya hep ya hiç prensibi gereği bir nöronda impulsun oluşması uyarı şiddetinin büyüklüğü hakkında bize bilgi vermez.

► Ilık su ile sıcak suya elimizi batırdığımızda nöronun tepkisi aynı olur. Sıcak suda uyarı şiddetinin artması impuls sayısının artışına neden olacaktır ve sıcaklık daha fazla hissedilecektir. Bu duruma verilecek tepki de daha şiddetli olacaktır.

► Ya hep ya hiç prensibi tek bir sinir hücresinin (sinir teli) uyarılması için geçerlidir.

Merdiven Etkisi

► Çok sayıda sinir hücresinin bir araya gelmesi ile oluşan yapıya Sinir Demeti (Sinir Kordonu) denir.

► Bir sinir demetinde ya hep ya hiç prensibi etkili olmaz.

► Çünkü her nöronun uyarılması için gerekli olan eşik şiddeti farklıdır.

► Düşük şiddetteki uyarı önce kolay uyarılabilen nöronu uyarır.

► Uyarı şiddeti arttırıldıkça uyarılan nöron sayısı da artacaktır.

► Böylece uyarıya karşı verilen tepki daha güçlü olacaktır.

► Tüm nöronlar uyarılınca tepki şiddeti sabit kalır. Uyarı şiddeti arttıkça tepki şiddetinin artmasına Merdiven Etkisi denir.

Eşik değer ve üzerindeki uyarılarda impuls hızı değişmez. Eşik değeri yakalayan bir nöronda impulsun iletimi aynı hızla devam eder. Nörona uygulanan uyarının; şiddeti, etki süresi ve uygulama sıklığı (frekansı) impuls iletim hızını etkilemez.

İmpuls iletim hızını etkileyebilecek faktörler

► Myelin kılıfın bulunması (iletim hızını 10 kat arttırır)

► Akson çapının fazla olması (akson çapı arttıkça iç direnç düşer impuls iletim hızı artar)

► Akson üzerindeki ranvier boğum sayısının az olması (impuls hedefine daha kısa sürede ulaşır)

► Sinaps sayısının az olması (sinapslarda impuls iletimi kimyasal yolla olduğundan yavaştır)

Bir nöronda oluşacak impuls sayısını etkileyen faktörler şunlardır.

► Uyarının şiddeti

► Uyarının süresi

► Uyarının frekansı (sıklığı)

► Bu faktörler bir nöronda oluşacak impuls sayısını arttırır. İmpuls sayısı artınca daha yüksek tepki verilir. Uyarının şiddeti, süresi ve frekansı impuls iletim hızında ve aksiyon potansiyelinde değişikliğe neden olmaz.

Sinir hücrelerinde uyarıların iletilme şekli aynı olmasına rağmen uyarılar farklı (ses, tat, dokunma gibi) algılanır.

Bu duruma uyarıların beyindeki değerlendirilme merkezlerinin farklı olması neden olur.

Sinestezi hastalarında bir duyunun uyarımı başka bir duyu algısını tetiklemektedir.

Koku duyusu, sinestezi hastası olan bir insanda renk olarak algılanabilir.

Aksonun çapı arttıkça impuls iletim hızı da artar.

Çünkü çap büyük olursa, iç direnç küçülür.

Direncin küçük olması impulsun daha hızlı iletilmesini sağlar.

Buraya kadar yapılan açıklamalar miyelin kılıf taşımayan nöronların aksonlarında görülen impuls iletimidir. İmpuls iletimi; miyelinli nöronlarda Atlamalı İletim ile olur.

Miyelinli Nöronlarda Atlamalı İletim

► Miyelinli nöronların aksonlarında depolarizasyonu ve repolarizasyonu sağlayan iyon geçişleri sadece ranvier boğumlarda olur.

► Ranvier boğumları miyelin kılıfın kesintiye uğradığı yerlerdir.

► İmpuls; iki ranvier boğumu arasında bir boğumdan diğerine atlayarak iletilir.

► Atlamalı iletimde impuls boğumlardan atlayarak ilerlediği için miyelinli nöronlarda miyelinsiz olanlara göre impuls iletimi daha hızlı ve daha az enerji harcanarak gerçekleşir.

♦ Bütün nöron çeşitlerinde impulsun iletim şekli aynıdır.

♦ Bir nöronda impulsun geçtiği bölge eski durumuna dönmeden aynı bölge ikinci kez uyarılırsa nöron gelen bu uyarıya cevap oluşturamaz.

♦ İmpuls iletiminde kullanılan ATP enerjisi nöronların kendi mitokondrilerinden sağlanır. Bu enerji oksijenli solunumla ve glikoz kullanılarak elde edilir.

Nöronlarda impuls iletimi elektrokimyasal (hem elektriksel hem de kimyasal) olarak gerçekleşir. Buna göre impuls iletimi sırasında;

► Oksijenli solunum hızının artması,

► ATP enerjisinin kullanılması

► Aktif taşımanın etkili olması

► Isı artışının olması

Karbondioksit oluşması gibi durumlar iletimde kimyasal olayların gerçekleştiğini gösterir.

İletim sırasında;

► Sodyum potasyum pompasının etkisi ile nöron zarında kutuplaşmanın olması,

► Depolarizasyon, repolarizasyon gibi olaylarla iyon değişiminin gerçekleşmesi

impuls iletiminde elektriksel olayların olduğunu gösterir.

2. Sinapslarda Gerçekleşen Kimyasal İletim

► İmpuls bir nörondan diğerine veya tepki (efektör) organına SİNAPSLAR aracılığı ile aktarılır.

► Sinaps; bir nöronun akson ucunun komşu nöronun dendriti ile ya da tepki organlarının hücreleriyle oluşturduğu temas yerleridir.

► Sinapslarda iki hücre arasında kalan boşluğa Sinaptik Boşluk denir.

► Aksonların sinaps boşluğunda sonlanan ve şişkin olan ucuna Sinaptik Yumru denir.

► Bu sinaptik yumrularda çok sayıda Sinaptik Kesecikler bulunur.

► Sinaptik keseciklerin içinde kimyasal iletimi sağlayan Nörotransmitter maddeler bulunur.

► Nörotransmitter maddeler bir hücreden diğerine impuls iletimini sağlayan kimyasal haberci moleküllerdir. Bunlar; asetilkolin, dopamin, histamin, serotonin, noradrenalin gibi nörohormonlardır.

Sinaps bölgelerinde bilgiyi gönderen nörona Presinaptik Nöron, bilgiyi alan nörona ise Postsinaptik Nöron denir.
Nörotransmitterler presinaptik nöron tarafından salgılanır ve postsinaptik nörondaki reseptörlerle birleşir. Böylece bilgi sinaps üzerinden karşıya iletilmiş olur.

Sinapstan İmpuls Geçiş Basamakları

► İmpulsların sinapstan geçişi bazı salgı maddeleriyle yapılır. Bu maddelere Nörotransmitter (Kimyasal Taşıyıcı) maddeler, bu olaya ise Kimyasal İletim denir.

► Akson ile taşınan impuls, akson ucuna geldiğinde bu kısmın Ca+2 geçirgenliği artar. Sinaptik boşluktan akson içine doğru Ca+2 iyonları difüzyonla girmeye başlar.

► Sinaptik yumruda bulunan ve içi nörotransmitter maddelerle dolu olan sinaptik kesecikler akson ucunun zarı ile kaynaşır.

► İçindeki nörotransmitterler sinaptik boşluğa bırakılır.

► Nörotransmitterlerin sinaptik keseciklerdeki çıkışı ekzositoz ile ATP enerjisi harcanarak gerçekleşir.

► Ekzositoz ile sinaptik boşluğa bırakılan nörotransmitterler difüzyon ile yayılır. (ATP enerjisi harcanmaz.)

► Komşu hücrenin zarında bulunan reseptörlere bağlanırlar. (Komşu nöronun dendriti ya da efektör organın hücre zarı olabilir.)

► Hücre zarının reseptörüne bağlanan nörotransmitterler hücre zarında bulunan sodyum kanallarının açılmasını sağlar. Hücre içine sodyum girişi ile birlikte impuls iletimi gerçekleşerek komşu hücre depolerize olur.

► Görevi tamamlanan nörotransmitterler ya sinaptik boşlukta enzimlerle parçalanır veya sinaptik keseciklerin içine geri alınır.

► Nörotransmitterlerin enzimlerle parçalanması sonucu sodyum kapıları kapanır.

♦ Sinaps bölgesinde impulslar; kimyasal olarak ve tek yönlü iletilir.

♦Buradaki impuls iletimi aksondaki elektriksel iletime göre daha yavaştır.

♦ Çünkü iletimin sağlanabilmesi için kimyasal maddelerin salgılanması ve komşu hücrede değişiklik yapması gerekir.

♦ Kimyasal maddelerin (nörotransmitterlerin) ekzositoz ile salgılanması için gerekli enerji aksondaki mitokondrilerde üretilir.

♦ Nöronlarda oluşan impulsların tümü her sinapstan karşı hücreye geçmez.

♦ Böylece oluşan her impulsla vücuttaki tüm tepki organlarının uyarılması engellenmiş olur. Bu duruma Seçiçi Direnç denir.

♦ Oluşan impulslar seçilerek tüm organlar yerine hedef organlara (ilgili kas veya bezlere) iletilir.

♦ Bu durum vücudun gereksiz enerji kaybını önler.

♦ Seçici direnç ile impulsun durumunu değerlendiren iki çeşit sinaps vardır.

Kolaylaştırıcı Sinaps; akson ucunda salgılanan nörotransmitter maddeler komşu hücreye ulaşınca sodyum geçirgenliğini sağlar ve depolarizasyona neden olur. Böylece impuls bir sonraki hücreye iletilir. Örneğin; parmağımız kesilince ağrıyı sadece kesilen parmağımızda hissetmemiz.

Durdurucu (Engelleyici) Sinaps; nörotransmitter maddeler impulsun bir sonraki hücreye geçişini engeller. Örneğin; lokal anestezi yapılan bölgede ağrının hissedilmemesi.

Nöronlarda; impuls iletimi dendritten akson ucuna doğru olur. İletim sırasında elektrokimyasal değişiklikler olur.
Sinapslarda; impuls iletimi sırasında birsüre sonra sinaptik iletimde yorulma olur. Böylece impuls iletimi yavaşlar. Sinaptik iletinin yorulması vücudu zararlı olabilecek durumlara karşı korur. Örneğin; epilepsi (sara) hastalarında nöbet esnasında sinir hücrelerindeki elektriksel boşalım nedeniyle beyine ardarda impulslar gelir ve kontrolsüz kasılmalar olur. Bu kasılmalar sinaptik iletimde oluşan yorulma sayesinde bir süre sonra sona erer.

♦ Kahve, çay, kakao gibi ürünler nöronların uyarılma eşik değerini azaltır. Bu durum nöronların daha hızlı ve kolay bir şekilde uyarılmasını sağlar.

♦ Anestezi ilaçları nöronun uyarılma eşiğini arttırır. Bu durumda nöronlar daha az uyarı alırlar.

Ders Kitabı 17.Sayfa Etkileşimli İçerik

İfadelerle kavramları doğru şekilde eşleştirin.

Nöron Nedir?

İmpuls adı verilen iletileri alabilen ve gerekli impulsları başka hücrelere iletebilen özelleşmiş hücrelerdir. Nörona sinir hücresi de denir.

Nöron çeşitleri nelerdir?

Nöron çeşitleri; duyu nöronları, motor nöronlar, ara nöronlardır. 

Duyu Nöronları

Duyu organları ve vücudun diğer kısımlarındaki reseptörlerden aldıkları impulsları merkezî sinir sistemine ileten nöronlardır.

Motor Nöronlar

Merkezî sinir sisteminde ara nöronlardan aldıkları impulsları kas ya da salgı bezlerine ileten nöronlardır.

Ara Nöronlar

Merkezî sinir sisteminde bulunan ve duyu nöronlarıyla motor nöronlar arasındaki iletimi sağlayan nöronlardır. Duyu nöronlarının getirdiği bilgileri değerlendirip cevap oluşturur ve motor nöronlara iletir.

Sinir Sistemi Bölümleri

► İnsan vücudunda saniyeler içinde düşünmek, yürümek, konuşmak, algılamak ve yorumlamak vb.bir çok olay aynı anda gerçekleşebilir.

► Bu kadar çok ve karmaşık olan bu olaylar birbirinden bağımsız ve kontrolsüz gerçekleşmez.

► Tüm bunların sorunsuz, düzenlive birbiriyle uyumlu olarak gerçekleşmesinde sinir sistemi rol oynar.

► İnsanda sinir sistemi iki ana kısımda incelenebilir. Bunlar;

1. Merkezi sinir sistemi

2. Çevresel sinir sistemidir.

KENDİNİ GELİŞTİR

► Yaklaşık 1,5 kg olan yetişkin beyni yüksek metabolik gereksinimlerinden dolayı bir dakikada vücutta dolaşan kanın yaklaşık %15’inden faydalanır. Dakikada ortalama 70 kez atan kalp, her atımda yaklaşık 70 ml kan pompalar. Bu durum beynin dakikada yaklaşık 750 ml kana ihtiyacı olduğunu gösterir.

Bu kadar yüksek bir miktarda kana ihtiyaç duyan beynin metabolik gereksinimlerinin neler olduğunu tartışınız.

Beyin, vücudumuzdaki en aktif organlardan biridir ve işlevlerini yerine getirebilmek için çok fazla enerjiye ihtiyaç duyar. Beynin bu kadar çok enerjiye ihtiyaç duymasının birkaç temel nedeni vardır:

1. Sinir Hücrelerinin İletişimi
   - Elektriksel sinyallerin iletimi: Beyindeki sinir hücreleri (nöronlar), birbirleriyle elektriksel sinyaller aracılığıyla iletişim kurar. Bu sinyallerin üretilmesi ve taşınması enerji gerektirir. Sinyallerin iletilmesi sırasında nöronlar, zarlarında sodyum (Na⁺) ve potasyum (K⁺) gibi iyonları sürekli olarak hareket ettirir ve bu süreç enerji harcar.
   - Kimyasal sinyallerin iletimi: Nöronlar arasındaki iletişimde nörotransmitter adı verilen kimyasallar görev alır. Bu kimyasalların salgılanması ve geri alınması da enerji gerektirir.

2. Hafıza ve Öğrenme
   - Yeni bağlantılar kurma: Öğrenme sırasında beynimizdeki sinir hücreleri yeni bağlantılar kurar ve var olan bağlantıları güçlendirir. Bu süreç "beyin plastisitesi" olarak adlandırılır ve çok fazla enerji gerektirir.
   - Bilgi depolama: Bilgilerin hafızada saklanması da enerji harcayan bir süreçtir. Beyin bu süreçlerde sürekli çalışır.

3. Hayatta Kalma ve Hücrelerin Yaşamı
   - Beyin hücrelerinin çalışması: Beyindeki hücreler, sürekli enerji kullanarak hayatta kalır. Bu enerji, hücrelerin çalışmasını sağlayan temel işlemler için kullanılır.
   - Enerji kaynağı: Beyin enerjisini glukozdan (şekerden) alır ve bu enerjiyi üretmek için de oksijene ihtiyaç duyar. Bu nedenle, beyne yeterli miktarda oksijen ve glukoz taşıyan kanın ulaşması çok önemlidir.

4. Vücut İşlevlerini Kontrol Etme
   - Duyusal bilgileri işleme: Beyin, görme, işitme, dokunma gibi duyularımızdan gelen bilgileri sürekli olarak işler. Bu bilgileri hızlıca değerlendirmek ve vücuda nasıl tepki vereceğini söylemek enerji tüketir.
   - Hareket kontrolü: Beyin, vücuttaki kasların hareketlerini kontrol eder. Bu da enerji gerektiren bir süreçtir.

Sonuç olarak, beyin bu kadar fazla enerjiye ihtiyaç duyduğu için vücudumuzdaki kanın yaklaşık %15'ini kullanır. Beyin sürekli çalıştığı için, oksijen ve glukoz gibi maddelerin düzenli olarak beyne ulaşması gerekir. Bu yüzden beynimize gelen kan akışı çok önemlidir.

1. Merkezi Sinir Sistemi

► Beyin ve omurilikten oluşur.

► Beyin ve omurilik vücudun iç ortamından ve dış çevreden gelen çeşitli uyartıları alır ve değerlendirir.

► Merkezi sinir sistemi motor nöronların hücre gövdeleri ve ara nöronlardan oluşur.

► Merkezî sinir sisteminde bulunan beyin ve omurilik; gri ve ak maddeden oluşur.

► Beyninin kabuk bölgesinde (korteksinde) gri madde bulunur. Gri madde nöronların hücre gövdeleri ve dendritlerden oluşur.

► Korteksin altında yer alan ak madde ise miyelin kılıflı aksonlardan oluşur.

Beyin ve beyincikte yer alan ak madde merkezde, boz madde çevrede yer alır. Omurilik soğanı ve omurilikte ise merkezde boz çevrede ak madde bulunur.

► Merkezi sinir sisteminde bulunan beyin ve omurilik bağ dokudan oluşan 3 katlı koruyucu bir zarla çevrilidir.

► Kafatasının hemen altında yer alan bu zara Meninges Zarı denir.

► Menengez zarı üç katlı bir zar olup dıştan içe doğru; sert zar, örümceksi zar ve ince zardan oluşur.

► Sert zar kafatasının iç yüzeyine yapışıktır. Ancak omurilikteki omur kemiklerine yapışık değildir. Kan damarı taşımaz. Esnek değildir. Sert ve sağlam yapılıdır. Beyin bölümlerinin kafatası içindeki hareketlerini sınırlayarak hasar görmesini engeller.

► Örümceksi zar; bağ doku liflerinden oluşur. Bu sayede sert zar ile en alttaki ince zarı birbirine bağlar. Örümcek ağını andıran uzantıları nedeniyle böyle adlandırılmıştır.

► İnce zar; beynin bütün kıvrımlarını sarar. Beynin kan damarlarını taşıyan tabakasıdır. Bu nedenle beynin ihtiyacı olan oksijeni ve besinleri sağlar. İnce zar ile örümceksi zarın arası Beyin Omurilik Sıvısı (BOS) ile doludur. BOS; ince zarda bulunan kan damarlarındaki kan basıncının etkisiyle damarlardan çıkan sıvıdan oluşur.

► Beyin ve omuriliğe ait bazı hastalıkların tespit edilmesinde bu sıvı kullanılır.

► Bu sıvının görevleri şunlardır.

♦ Beyni vurma, çarpma gibi mekanik etkilere karşı korur.

♦ Kan ve sinir hücreleri arasında madde alışverişini sağlar.

♦ İyon değişiminin dengede kalmasını sağlar.

Meninges zarının bir bakteri ya da virüs tarafından iltihaplanması sonucu Menejit Hastalığı oluşur. Menenjit merkezi sinir sistemi için çok tehlikeli bir hastalıktır. Bu durum iltihap beyne yayılarak Ensefalit denilen beyin iltihabına yol açabilir.

Merkezi Sinir Sisteminin Kısımları
1. Beyin

► Embriyonik dönemin henüz dördüncü haftasında ön beyin, orta beyin ve arka beyin olmak üzere beynin bölümleri şekillenmeye başlar.

► Beşinci haftayla birlikte ön beyinde uç beyin ve ara beyin gelişir.

► Arka beyin pons, beyincik ve omurilik soğanını oluşturacak şekilde farklılaşmaya başlar.

► Uç beynin diğer bölümlere göre orantısız ve hızlı büyümesi dış kısmın içe doğru kıvrılmasına neden olur.

► Böylece beynin iki yarım küresi (korteks, beyin kabuğu) oluşur.

► Gelişmiş bir insan beyni yaklaşık olarak 1,300 - 1,800 gram ağırlığındadır. (Bir filin beyni 5 kg.civarında olabilir.)

► Sinişr sisteminin en önemli kısmı ve merkezidir.

► Kendisine gelen iç ve dış bilgileri değerlendirerek emir verir ve bu emri ilgili birimlere gönderir. İlgili birimlerde ise (kas, salgı bezi vb) ise gerekli tepkiler oluşturur.

► Beynin büyüklüğü ile işlevi arasında bir ilişki yoktur. İnsanın zeka ve öğrenme yönünden daha gelişmiş bir canlı olması beyindeki kıvrımların fazla olmasından dolayıdır.

► Beyindeki yarık ve kıvrımların oluşmaması durumunda Lisensefali (düz beyin) denilen hastalık oluşur. Bu hastalığa embriyonik gelişim döneminde düzgün göç edemeyen nöronlar neden olmaktadır.

► Gelişimi tamamlamış bir insan beyni üç bölümden oluşur. Bunlar;

♦ Ön Beyin (Büyük Beyin)

♦ Orta Beyin

♦ Arka Beyin

Ön Beyin

► Beynin en büyük kısmını oluşturur.

► Beyine üstten bakınca ceviz şeklinde görülen iki parçalı yapıdır.

► Uç beyin ve ara beyin olmak üzere iki bölümden oluşur.

Uç Beyin (Beyin Kabuğu = Korteksi)

► Toplam beyin kütlesinin yaklaşık %80'nini oluşturan beynin en büyük kısmıdır.

► Sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreden oluşur.

► Üst düzey davranışları (düşünme, hatırlama, hissetme gibi), bilinçli davranışların tamamını ve organlardan gelen uyarıları algılayan merkezleri bulundurur.

► Uç beyinden enine bir kesit alındığında;

♦ Dışta boz madde,

♦ İçte ak madde bulunur.

Boz madde; nöronların gövdelerinden, ak madde ise aksonlarından oluşur.

► Sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreden oluşur.

Sağ yarım küre;

► Vücudun sol tarafıyla

Sol yarım küre ise;

► Vücudun sağ tarafıyla iletişim kurar.

► Beyin yarım küreleri birbirine üstten Nasırlı Cisim, denilen çok sayıda akson bağlantılarından oluşmuş yapılarla birbirine bağlanır.

► İki yarım kürenin birbiri ile haberleşmesini Corpus Callosum (Sinir Ağı Demeti) sağlar.

► Corpus callosum uç beyne gelen impulsların daha önce kazanılmış bilgilerle karşılaştırılmasını sağlar. Kişiler bu karşılaştırma sonucu kalıtsal yapılarına özgü tepki gösterir.

► Beyin yarım küreleri üzerinde Girus adı verilen çıkıntılar ve Sulkus adı verilen girintiler vardır. Girus ve sulkuslar uç beynin yüzey alanını genişletir.

► Beyin yarım kürelerini enine ayıran derin yarığa Rolando Yarığı denir. Rolando yarığının ön kısmında motor, arka kısmında duyu merkezleri bulunur.

► Uç beyin farklı görevleri yerine getiren dört loptan oluşmuştur. Bu loplar hem sağ hem de sol yarım kürelerde bulunur.

Uç Beynin Görevleri

► Beyin kabuğunda istemli kas hareketlerinin yapılması, duyu organlarından gelen duyuların algılanması, hafıza ve düşünme gibi görevleri yöneten merkezler vardır.

Uç Beynin Görevleri
Sol Beynin Görevleri Sağ Beynin Görevleri
Sağ el kontrolü Sol el kontrolü
Dil becerisi Hayal gücü
Mantık ve karar verme Sanatsal faaliyetler
Matematik Kavrama
Sayısal beceriler Müzik yeteneği
Yazma becerisi Düşünce

Ara Beyin

► Ön beynin bir parçası olan ara beyin Hipotalamus, Talamus ve Epitalamus kısımlarından oluşur.

Talamus

  • Koku duyusu dışında kalan bütün duyuların toplanma ve dağılma merkezidir. Uyku sırasında beyin kabuğu ve talamus aktif değildir.
  • Duyular burada sınıflandırılarak beyin kabuğundaki duyu merkezlerine iletilir.
  • Korku ve stresli durumlarda yüz mimiklerinin oluşmasını sağlar.
  • Beynin diğer bölgeleriyşe birlikte uyku ve uyanıklık durumunu düzenler.

Hipotalamus

  • Hipofiz bezini ve iç organların çalışmasını kontrol eden merkezdir.
  • Alt kısmında yer alan hipofiz bezinin aracılığıyla sinir sistemi ve endokrin sistem arasında bağlantı kurar.
  • Hipotalamustaki nöronlardan salgılanan özel hormonlar (RF gibi) hipofiz bezinin çalışmasını düzenler.
  • Uyarılan hipofiz bezi ise iç salgı bezlerinin çalışmasını düzenler.
  • Bunlardan başka hipotalamus;
  • Homeostatik dengenin sağlanmasında rol oynar.
  • Açlık, tokluk, uyku, uyanıklık ve susamanın kontrolünü sağlar.
  • Üreme davranışlarını düzenler.
  • Vücut ısısnın ve kan basıncının düzenlenmesini sağlar.
  • Heyecan, stres, kızgınlık, endişe duyma, zevk alma üzerinde etkilidir.
  • Protein, yağ ve karbonhidrat metabolizmasını düzenler.

Epitalamus

  • Talamusun arka kısmında yer alır.
  • Epitalamusun uzantısı epifiz bezini oluşturur.
  • Epifiz bezi melatonin hormonu salgılar. Melatonin karanlıkta salgılanan bir hormondur. Vücudun biyoritim olaylarını ve biyolojik saatin (sirkadiyen ritim) ayarlanmasını düzenler.
  • Melatonin ayrıca ergenlik başlangıcının düzenlenmesinde görev alır.
  • Ayrıca koku ile uyarılmayı ve kokuya karşı duygusal, içgüdüsel tepkiler verilmesini de kontrol eder.
Kendini Geliştir

Sirkadiyen ritim yaklaşık bir günlük süre içerisinde canlıda meydana gelen biyokimyasal, fizyolojik ve davranışsal ritimlerin tekrar edilmesi olarak tanımlanır. Her gün aynı saatte uyuyup aynı saatte kalkan bir kişi çoğu zaman kurulan bir alarma ihtiyaç duymadan güne başlayabilir. Vücut, biyolojik saat olarak nitelendirilen sirkadiyen ritimlerde meydana gelen değişikliklerden genellikle olumsuz etkilenir.

• Uzun süren uçak yolculukları sonrasında hissedilen rahatsızlığın sirkadiyen ritimle olan ilişkisini açıklayınız.

► Uzun süren uçak yolculukları sonrasında hissedilen rahatsızlık, sirkadiyen ritimlerin bozulmasıyla doğrudan ilişkilidir.

► Sirkadiyen ritim, vücudun biyolojik saati olarak işlev görür ve uyku-uyanıklık döngüleri, hormon salgıları, vücut ısısı gibi birçok biyolojik süreci düzenler.

► Uçak yolculuğunda zaman dilimleri arasında hızlı bir şekilde yer değiştirdiğinizde, vücudun biyolojik saati yeni zaman dilimine hemen uyum sağlayamaz. Bu duruma jet lag denir.

► Jet lag, sirkadiyen ritim ile içinde bulunulan yeni zaman dilimi arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanır ve bu da yorgunluk, uykusuzluk, odaklanma zorluğu ve genel rahatsızlık gibi belirtilere yol açar.

► Vücut, yeni zaman dilimine uyum sağlamak için zamanla sirkadiyen ritimlerini yeniden düzenler, ancak bu süreç bazen birkaç gün sürebilir.

Orta Beyin

► Ara beyin ile beyincik arasında yer alır.

► Dinlenme sırasında kasların hafif kasılı kalma durumu olan kas tonusunu ayarlar. Vücudun duruşunu belirleyen merkezleri içerir.

► Orta beyin beyin ve beyincik ile bağlantıları sağlayarak kas tonusunu ve vücut duruşunu düzenler.

► Görme ve işitme reflekslerini düzenler.

► Cismin görüntüsü tam belirmeden, başın görüntü yönüne doğru çevrilmesi orta beyinden düzenlenir.

► Yandan yaklaşan bir cismin görüntüsü henüz beyindeki görme merkezinde oluşmadan farkedilir ve baş o yöne çevrilir.

► Beklenmedik bir anda yüksek bir ses şiddetine karşı irkilme refleksini düzenler.

► Işık miktarına bağlı olarak göz bebeklerinin büyüme ve küçülmesini kontrol eder.

► Bir nesneyle ilgili bütün duyular burada bütünleştirilerek nesneyle ilişkilendirilir ve ön beyne aktarılır. Duyma olayında etkili olan tüm aksonlar burada sonlanır veya buradan geçer.

Dopamin salgılayan nöronlara sahiptir. Buradaki nöronların hasar görmesi parkinson hastalığına neden olur.

Arka Beyin

► Beyincik, omurilik soğanı ve pons olarak üç farklı kısımdan oluşur.

Beyincik (Hayat Ağacı)

  • Beynin alt kısmında bulunur. Beyin gibi iki yarım küreye ayrılmıştır.
  • Dış kısmında Boz Madde, iç kısmında ise Ak Madde bulunur. Ak madde, boz madde içinde dallanmalar yapar. Bu yapı bir ağaca benzediği için Hayat Ağacı adını alır.
  • Beyincik kas hareketleri arasındaki uyumu sağlar.
  • İç kulaktaki yarım daire kanalları ve gözden gelen uyarılarla birlikte; iskelet kaslarının çalışmasını düzenler ve vücudun dengesini sağlar.
  • Kaslardan, eklemlerden, iç organlardan, deriden, işitme ve görme duyularından gelen verileri toplayarak hatalı olanları düzeltir.
  • El - göz koordinasyonu beyincik tarafından kontrol edilir.
  • Bebekler beyincik gelişimi tamamlanmadığı için oturamaz, ayakta duramaz ve yürüyemezler.

Pons (Varoli Köprüsü)

  • Sadece memelilerin beyninde bulunur.
  • Beyin, beyincik ve omurilik soğanı arasında yer alır.
  • Enine uzanan sinir liflerinden oluşur.
  • Omurilik soğanı ile birlikte beyin yarım küreleri ve omurilik arasında impuls iletimini sağlar.
  • Omurilik soğanı ile birlikte solunum merkezlerini, yutma, kusma, dolaşım, solunum gibi fonksiyonların kontrolünde görev alır.
  • Ayrıca bilinçaltı olaylarını düzenler.
  • Orta beyin, pons ve omurilik soğanı birlikte Beyin Sapını oluşturur.

Omurilik Soğanı (Hayat Düğümü)

  • Omurilik ile pons arasında yer alan şişkin kısımdır.
  • Beyinden çıkıp omuriliğe giden motor sinirler, omurilik soğanında çapraz yapar.
  • Böylece beynin sağ yarım küresi vücudun sol tarafını, sol yarım küresi vücudun sağ tarafını kontrol eder.
  • Dış kısmında Ak Madde, iç kısmında ise Boz Madde bulunur. Bu özelliği ile omuriliğe benzer.
  • Soluk alıp verme, kan basıncı, kalp atış hızı, çiğneme, sindirim gibi yaşamsal olayların düzenlenmesini kontrol eder. Bu nedenle Hayat Düğümü de denir.
  • Ayrıca yutma, kusma, çiğneme, hapşırma, öksürme gibi refleksleri de kontrol eder.
  • Beyin sapı omurilik ile beyin arasında iletişimi sağlar.
  • Ayrıca beyin sapı; kalp atışı, kan dolaşımı, uyku ve uyanıklık, dikkat ve solunum gibi yaşamsal olayların kontrol edilmesini de sağlar.
Kendini Geliştir

Beyin ölümü; ön beyin, beyincik ve beyin sapının işlevlerini tamamen kaybetmesiyle hayati fonksiyonların geri dönülmez bir biçimde kaybedilmesidir. Beyin ölümü gerçekleşen kişilerin kalpleri geçici olarak atmaya devam eder. Kişiden nabız alınsa bile diğer hiçbir yaşamsal fonksiyon gerçekleşmez. Beyin ölümü gerçekleşen kişiler kendiliğinden soluk alıp veremezler. Bunun için hiçbir kesinti olmadan tıbbi yaşam destek ünitesine bağlanmaları gerekir.

1. Beyin ölümü gerçekleşen bireyin neden yaşam destek ünitesine bağlandığı:

► Beyin ölümü geri dönüşü olmayan bir süreçtir çünkü ön beyin, beyincik ve beyin sapı işlevlerini tamamen kaybeder.

► Bu durumda, kişi kendi başına nefes alamaz, dolayısıyla yaşamsal organlarına oksijen ve besin maddeleri ulaşamaz. Ancak, tıbbi yaşam destek ünitesi, yapay yollarla kişinin solunumunu sağlar ve kalbin geçici olarak atmaya devam etmesine olanak tanır.

► Bu, organların kısa bir süre daha canlı tutulmasını sağlar.

► Yaşam destek ünitesine bağlanmalarının bir sebebi de, beyin ölümü gerçekleşmiş bir kişiden organ nakli yapılabilmesi için organların işlevini korumaktır.

► Organ bağışına karar verilene kadar, bu destek organların kullanılabilirliğini sürdürebilir.

2. Koma ve bitkisel hayat terimlerinin beyin ölümüyle farkları:

- Koma: Koma, kişinin bilinçsiz olduğu, çevresine tepki vermediği ve uyanık olmadığı derin bir bilinç kaybı durumudur. Ancak, beyin sapı ve bazı beyin işlevleri hâlâ çalışır. Koma durumu geri dönüşlü olabilir ve tedaviye yanıt verebilir. Kişi, belirli bir süre sonra uyanabilir ya da iyileşme gösterebilir.

- Bitkisel Hayat (Vejetatif Durum): Bitkisel hayat, beyin sapının çalıştığı, kişi nefes alıp verebildiği ve bazı refleksleri gösterebildiği bir durumdur. Ancak bilinç kaybı devam eder ve kişi çevresindeki uyarıcılara bilinçli olarak tepki vermez. Bu durumda kişi, uyanık olabilir ancak bilinci yerinde değildir. Bazı durumlarda iyileşme olabilir, ancak bu genellikle çok sınırlıdır.

- Beyin Ölümü: Beyin ölümü, beynin tamamının (ön beyin, beyincik ve beyin sapı) fonksiyonlarını geri dönülmez şekilde kaybettiği, yani beyin aktivitesinin tamamen sona erdiği bir durumdur. Beyin ölümünde kişi hiçbir bilinç, refleks ya da beyin işlevi gösteremez ve bu durum kesin olarak geri döndürülemez. Beyin ölümünden sonra kişi kendiliğinden soluk alamaz ve yaşam desteği olmadan kalp durur.

Bu üç durum arasındaki en temel fark, beyin ölümünün tamamen geri dönüşümsüz olması, oysa koma ve bitkisel hayatın bazen sınırlı da olsa geri dönebilir olmasıdır.

Omuriliğin Yapısı

  • Beyinden farklı olarak dış kısmında Ak Madde, iç kısmında Boz Madde bulunur. Omurga içindeki ilik kanalına yerleşmiştir.
  • Omuriliğin enine kesit alındığı zaman boz maddenin, ak madde içinde kanatlarını açan bir kelebek şeklinde olduğu görülür. Kanatların öne bakan kısmına Ön (Ventral) Boynuz, arkaya bakan uçlarına ise Arka (Dorsal) Boynuz denir.
  • Omurilik sinirlerinin arka boynuza girdikleri yer Arka Kök, ön boynuzdan çıktıkları yer Ön Kök olarak adlandırılır.
  • Arka kökler duyu sinirlerinin aksonları ile bağlantılıdır. Ön köklerden ise motor sinirler çıkar. Arka ve ön çıkıntılar arasında yer alan yan çıkıntıya otonom sinir sistemine ait sinirler bağlantı yapar.

Omuriliğin Görevleri

  • Çevreden alınan uyarıları beyne, beyinden gelen impulsları da efektör organlara iletir. Duyu sinirleri beyne iletilmeden önce omurilikte çapraz yapar.
  • Omurilik refleks merkezi olarak görev yapar.
  • Örgü örmek, bildiğin dansı yapmak, bisiklet sürmek, yüzmek gibi alışkanlık haline gelmiş hareketleri denetler.

Refleks Nedir?

Sağlıklı her insanda görülen ve dıştan gelen bazı uyartılara karşı organizmanın oluşturduğu düşünülmeden yapılan ilk ve en kısa cevaba REFLEKS denir.

Refleks Çeşitleri

Kalıtsal Refleks: Doğuştan ve bütün insanlarda ortak olan reflekslerdir. Diz kapağı refleksi, bebeklerin annesini emmesi, göz kapağının ani ışıkta kapanması gibi.

Kazanılmış Refleksler: Sonradan, öğrenme ile kazanılan reflekslerdir. Yüzme, dans etme, araba kullanma gibi davranışlar beyin kabuğu denetiminde öğrenilir. Daha sonra omurilikten yönetilir.

İki Nöron İle Kontrol Edilen Refleksler

  • Diz kapağı refleksinde sadece duyu nöronu ve motor nöronlar görev alır.
  • Diz kapağının tam altına vurulduğunda oluşan impuls duyu nöronu ile omuriliğe taşınır.
  • Duyu nöronu omurilikteki motor nöronu ile sinaps yapmıştır.
  • Motor nöron ile bacak kaslarına iletilen impuls bacağın öne doğru hareket etmesini sağlar.
Refleks Yayı

Bir refleks tepkisinin oluşumunda impulsların izlediği yola Refleks Yayı denir.

  • Çiviye basıldığında derideki duyu reseptörlerinin uyarılmasıyla duyu nöronlarında impuls oluşur. Duyu nöronu impulsu omurilikteki ara nörona iletir.
  • Ara nöron, impulsu motor nörona aktarır. Motor nöronda oluşan impulslar kasa iletilir ve ayak geri çekilir.

Çevresel Sinir Sistemi
  • Beyin ve omuriliğin dışında vücuda yayılmış sinirler ile bu sinirlerin hücre gövdelerinin oluşturduğu küme şeklindeki sinir düğümlerinden (Ganglion) meydana gelir.
  • Merkezi sinir sistemi ile vücut arasındaki bağlantıyı sağlayan sistemdir. Beyin ve omurilikten çıkan sinirlerden ve bunlarla bağlantılı gangliyonlardan oluşur.
  • Çevresel sinir sistemi duyu ve motor nöronlardan meydana gelir.
  • Beyinden 12 çift sinir çıkar. Bu sinirlerden biri olan Vagus Siniri; kalp, akciğer, pankreas, mide ve bağırsakların çalışmasını düzenler. Vagus siniri parasempatik bir sinirdir. Göğüs ve karın boşluğundaki organların çalışmasını kontrol eder.
  • Omurilikten 31 çift sinir çıkar. Bacaklara giden Siyatik Sinir bunlardan biridir.
  • Çevresel sinir sistemi organizmaya içeriden ve dışarıdan gelen uyarıları reseptörlerle alır. Bu uyarılar duyu nöronuyla merkezi sinir sistemine taşınır.
  • Merkezi sinir sisteminde bulunan ara nöron impulsun değerlendirir. Ara nöronda oluşan yanıt motor nöron ile hedef organlara taşınır ve tepki oluşması sağlanır.

  • Çevresel sinir sistemi duyu bölümü ve motor bölümünden oluşur.
  • Duyu bölümünde duyu nöronları görev alır.
  • Motor bölümü somatik sinir sistemi ve otonom sinir sistemi olmak üzere iki bölümden oluşur.

Somatik Sinir Sistemi

  • Merkezi sinir sisteminden (beyin ve omurilikten) çıkan ve istemli çalışan kaslara (çizgili kaslar) uyarı götüren sinir sistemidir.
  • Miyelinli motor nöronlardan oluşur. Bu nöronlar ile istemli olarak yaptığımız yazı yazma, yürüme,koşma gibi faaliyetler gerçekleşir.
  • Somatik sinir sisteminde yer alan motor nöronların gövdeleri beyin ve omurilikte yer alırken aksonları cizgili (iskelet) kasları ile bağlantılıdır.

Otonom Sinir Sistemi

  • Merkezi sinir sisteminden çıkan motor nöronlardan oluşur. Bu nöronlar düz kas, kalp kası ve salgı bezlerine uyarı götüren dolaşım, boşaltım, endokrin sistem organlarını kontrol eden sistemdir.
  • Nöronları genellikle miyelin kılıf taşımaz.
  • Otonom sinir sistemi isteğimiz dışında birbirine zıt çalışan sempatik ve parasempatik sinirlerden oluşur.
  • Bazı salgı bezleri ve iç organların çalışmasını istemsiz olarak düzenler.

Vücut Sıcaklığının Düzenlenmesi

Vücut sıcaklığı normalin altına düştüğünde;

  • Hipotalamustaki ısı merkezi uyarılır ve otonom sinir sistemine impuls gönderilir. Derideki yüzeye yakın bulunan kan damarları daralı ve bu sayede deri yüzeyindeki ısı kaybı azalır.
  • Hipotalamus ayrıca somatik sinir sistem ile iskelet kaslarına impuls gönderir ve kastaki titremeyle vücut ısısı artar.

Vücut sıcaklığı normalin üzerine çıktığında;

  • Hipotalamus otonom sinir sistemine impuls gönderir ve deri yüzeyindeki kan damarları genişler. Bu sayede deri yüzeyinde ısı kaybı artar.
  • Terleme artar, ısı kaybı olur ve vücut sıcaklığı normale döner.

Konuya Ait Videolar

Konu İle İlgili Sorular

Soru 1.

Ali, odasında ders çalışırken aniden kapının gıcırdadığını duyar ve hızlıca başını kapıya çevirir.

Bu olayda, sinir sisteminin duyusal girdi, entegrasyon ve motor çıktı görevlerinin nasıl çalıştığını açıklayınız.

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 2.

Merkezi sinir sistemini oluşturan kısımlar ve değerlendirdikleri olaylar ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A. Uç beyin → İstemli kas faaliyetleri
B. Beyincik → Denge
C. Omurilik → Refleks
D. Omurilik soğanı → İstemsiz çalışan iç organları
E. Pons → Beynin iki yarım küresi arasında impuls iletimi

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 3.

Bir insanda uç beynin zarar görmesi;

   I. Öğrenme

   II. Refleks

   III. Soluk alıp verme

Faaliyetlerinden hangilerini etkiler?

A. Yalnız I
B. Yalnız III
C. I ve II
D. I ve III
E. II ve III

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 4.

Bir motor cevabın oluşturulması sürecinde etkili olan yapılar ve bu yapıların görevlerine uygun olarak sıralaması aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

Image

Bu sinir yolunda aşağıdakilerden hangisi gerçekleşmez?

A. Duyu nörondan ara nörona nörotransmitter salgılanması
B. Reseptörün duyu nöronu dendritinde impuls oluşturulması
C. Ara nörondan motor nörona nörotransmitter salgılanması
D. Motor nöronun aksonunda impuls oluşması
E. Efektör organdan aksona nörotransmitter salgılanması

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 5.

Aşağıda merkezî sinir sisteminin bir parçası olan beyinde bulunan bazı kısımlar numaralanmış şekilde gösterilmiş ve insanda görülen farklı refleks örnekleri verilmiştir.

• Taha ansızın fark ettiği kedinin kuyruğuna basmamak için ayaklarını ileri doğru atmıştır.

• Elektrik kesildiği anda uyuyan kedisini bulmaya çalışırken Duygu’nun göz bebekleri büyümüştür.

• Nilüfer kucağına aldığı kedisini severken boğazına kaçan kedi kılı yüzünden öksürmeye başlamıştır.

Yukarıdaki her bir bireyin reflekslerinin, beynin numaralanmış kısımlarından hangileri tarafından kontrol edildiğini belirleyiniz.

Bu kısımların adlarını ve refleks merkezi olarak hangi refleksleri kontrol ettiklerini yazınız.

(MEB 1.Dönem 1.Yazılı Senaryoları Soru Örneği)

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 6.

Uç beyin ve omurilikte aşağıdakilerden hangisi ortak olarak bulunur?

A. Arka ve ön boynuz yapıları
B. Dışta boz, içte ak madde
C. Duyu organlarının değerlendirme merkezleri
D. Uyartı değerlendiren ara nöronlar
E. Nasırlı cisim ve beyin üçgeni

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 7.

Görevlerine göre nöron çeşitleri aşağıdaki şekilde belirtilmiştir.

Duyu nöronları; reseptörlerden aldıkları uyarıları beyin ve omuriliğe getiren nöronlardır.

Ara nöronlar; merkezi sinir sisteminde bulunurlar. Duyu nöronlar ile motor nöronlar arasındaki bağlantıdan sorumludurlar. Duyu nöronlarının ara nöronlarına ilettiği bilgiler burada işlenir, değerlendirilir ve cevap motor nörona iletilir.

Motor nöronlar; ara nörondan aldıkları cevapları ilgili kas ya da bezlere (efektör organa) götürürler.

Buna göre;

a. Duyu nöronu zarar gören,

b. Ara nöronu zarar gören,

c. Motor nöronu zarar gören bir bireyde görülecek durumları yazınız.

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 8.

Sinir kordonunda ilerleyen impuls hızı farklı bölgelerden geçişte farklıdır. Buna göre;

 I. Bir sinir hücresinin aksonundan diğer sinir hücresinin dendritine doğru

II. Ranvier boğumları arasındaki iletim

III. Miyelin kılıf olmayan nöronlardaki iletim

Verilenlerden impuls hızının karşılaştırlması hangisindeki gibi olur.

A. I > II > III
B. II > III > I
C. I = II = III
D. III > II > I
E. III > I > II

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 9.

Cenk, biyoloji dersinde sinir hücrelerindeki “eşik değer” kavramını duyduktan sonra vücudumuzun nasıl belirli uyaranlara tepki verdiğini merak etmiştir. Bir gün, sıcak bir yüzeye dokunduğunda aniden elini çektiğini fark eder ve bu tepkisinin nasıl oluştuğunu düşünmeye başlar.

Cenk’in, sıcak bir yüzeye dokunduğunda elini hızla geri çekmesine neden olan impuls iletimi sürecini, eşik değerin rolünü de vurgulayarak açıklayınız.

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 10.

Mehmet, spor yaparken aniden dengesini kaybeder ve düştüğünde dizine bir darbe alır. Darbeden sonra dizine dokunduğunda acıyı hisseder, ancak ayağa kalkıp yürümek istediğinde bacağına hareket emri veremediğini fark eder. Doktoru, Mehmet’in sadece belirli sinir hücrelerinin hasar aldığını açıklar.

Mehmet’in dizindeki darbeyi hissetmesine rağmen bacağını hareket ettirememesi, hangi tür nöronların zarar gördüğünü düşündürmektedir? Sinir sistemindeki bu durumu açıklayınız.

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


BiyolojiHikayesi

Öğrencilerimizin TYT (Temel Yeterlilik Testi) ve AYT (Alan Yeterlilik Testi) gibi sınavlara hazırlanırken kullanabilecekleri bilgileri sunuyoruz. Biyoloji konularında güçlü bir temel oluşturmak ve sınav başarınızı artırmak için doğru adrestesiniz!

Bilgilerimiz

Adres

Efeler-Aydın

Email

info@biyolojihikayesi.com

Phone

................

Bülten

© Biyoloji Hikayesi. All Rights Reserved. Designed by Biyoloji Hikayesi
Distributed By: Hamza EROL