Duyurular:
Biyoloji Hikayesi Duyuruları  |  Soru Bankası Sayfamızdan Konular Bazında Oluşturacağınız Çoktan Seçmeli Testlerle Kendinizi Sınavlara Hazırlayabileceksiniz.  |  Ders Kitabında Bulunan Ölçme ve Değerlendirmeler ile Yönergelerin Çözümlerine Konuların İçerisinden Ulaşabilirsiniz.  |  Sitemizdeki Konular Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Müfredatına ve Öğrenme Çıktılarına Uygun Olarak Hazırlanmıştır.  | 
Duyu Organlarının Yapısı ve İşleyişi Konusuna Ait Sayfa

Konu Detayı Sayfası

Duyu Organlarının Yapısı ve İşleyişi

İnsan Fizyolojisi

Denetleyici ve Düzenleyici Sistem, Duyu Organları

7503

Duyu Organları

► Duyu organları iç ve dış ortamdan gelen uyarıları alarak canlıyı çevresindeki değişikliklerden haberdar eden yapılardır.

► Duyu organlarında çeşitli uyarıları almak için özelleşmiş duyu reseptörlerini (almaçları) taşırlar.

► Alınan farklı uyarılar özelleşmiş duyu reseptörleri tarafından impulsa dönüştürülür. Bu impulslar duyu nöronlarıyla beyine iletilir ve burada ilgili merkezlerce değerlendirilir.

► Bir uyarının alınab,ilmesi ve yorumlanabilmesi için reseptörlerin ve merkezi sinir sisteminin uyum içinde olması gerekir. Örneğin; reseptörler olmazsa uyarı alınamaz. Sinir telleri kopuk olursa uyarı iletilemez.

► Merkezi sinir sistemi işlev görmezse uyarı yorumlanamaz. Sonuç olarak algılama gerçekleşmeyeceği için canlıda uyarıya bağlı olarak tepki oluşmaz.

► Duyu reseptörleri canlının çevreye uyumunu sağlamakla birlikte, vücudun durumu ve iç işleyişi hakkında da bilgi verir. Buna göre reseptörler iki grupta incelenir.

1. Dış Reseptörler

► Vücudun dışından gelen uyarıları algılar. Burun, dil, kulak, göz ve deride bulunurlar.

2. İç Reseptörler

► Vücudun iç işleyişi hakkında bilgi vererek gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağlarlar.

Örneğin;

Kandaki glikoz ve CO2 miktarını algılayan,

Vücut sıcaklığını algılayan,

Kan ve dolaşım sıvısının ozmotik basıncının değişimlerini algılayan vb. reseptörler içi reseptörlerdir.

► Duyu organlarında bulunan dış reseptör çeşitleri şunlardır:

► Kemoreseptörler, Burun ve dilde bulunur. Kimyasal uyarıları algılar. Susuzluk hissinin oluşmasında görev yapan Ozmoreseptörler iç kimyasal reseptör örneğidir.

► Fotoreseptörler, Gözde ışık uyarılarını algılar.

► Mekanoreseptörler, Deri, dil ve kulakta bulunur. Mekanik ve fiziksel uyarıları algılar.

► Termoreseptörler, Deride bulunan, sıcak ve soğuk gibi uyarıları algılayan reseptörler.

► Ağrı Reseptörü (Nosiseptörler), Ağrı duyusunun algılanmasını sağlayan beyin dışında bütün dokularda bulunan reseptörlerdir. Dokulara zarar verebilecek şiddette olan yüksek sıcaklık, kuvvetli asit ve baz, basınç, sıkma ve burkma gibi faktörlere bağlı olarak aktifleşen çeşitleri vardır.

Dikkat
Bütün duyu reseptörleri eşik şiddetteki uyarılar ile uyarılabilirler.

♦ İnsan vücudundaki bazı duyu reseptörleri özelleşmiş nöronlar şeklindedir ve duyu nöronu olarak görev yaparlar. Örneğin; deride bulunan ağrı reseptörleri gibi.

♦ Bazı reseptörler ise nöronlar dışında özelleşmiş hücrelerdir. Bu hücreler duyu nöronları ile kimyasal sinapslara sahiptir. Örneğin; gözde bulunan fotoreseptörler gibi.

♦ Nöron dışında özelleşmiş hücreler olan reseptörler; uyarı aldıklarında kimyasal sinapslardan nörotransmitter maddeler salgılayarak duyu nöronlarını uyarırlar. Uyarılan duyu nöronları oluşan impulsu merkezi sinir sistemine iletir.

♦ Duyu organlarından gelen bilgiler beyin kabuğundaki yarım kürelerde bulunan lopların ilgili bölümlerinde değerlendirilir ve gerekli tepki verilir.

GÖZ

► Göz, belli bir mesafedeki cisimleri ve bunların renklerini ayırt edebilmeyi sağlayan duyu organıdır.

► Tüm vücuttaki duyu reseptörlerinin yaklaşık %70'i gözde bulunur.

► Göz, dışarıdan gelen ışığı fotoreseptörler aracılığıyla duyu nöronlarına aktararak impulsa dönüştürür. Oluşan impuls beyindeki ilgili merkezde değerlendirilerek görme olayı gerçekleşir.

Gözün Kısımları

Göz iki kısımdan oluşur.

1. Göz Küresi

2. Göze Yardımcı Yapılar (Kaşlar, Kirpikler, Göz Kapakları, Gözyaşı Bezleri, Dış Göz Kasları gibi)

1. Göz Küresi

Göz küresi dıştan içe doğru üç tabakadan oluşur. Bunlar;

a. Sert Tabaka (sklera = Göz Akı) 

b. Damar Tabaka (Koroit) ve 

c. Ağ Tabaka (Retina) olmak üzere üç tabakadan meydana gelir.

a. Sert Tabaka (Sklera, Göz Akı)

► Bu tabakaya Göz Akı'da denir.

► Lifli bağ dokudan oluşan ve gözün yapısını oluşturan en dış katmandır. Gözün şeklinin oluşmasına yardımcı olur ve iç kısımlarını korur.

► Yapısında sinirler bulunmasına rağmen kan damarı bulunmaz.  Bu nedenle gözün içinde bulunan lenf sıvısı ile beslenir. Kan damarı bulunmadığı için kornea nakillerinde doku uyuşmazlığına pek rastlanmaz.

► Göz kasları bu tabakaya tutunur.

► Sert tabaka gözün ön tarafında incelip saydamlaşarak şişkinleşir. Bu yapıya Kornea (Saydam Tabaka) adı verilir.

► Kornea (Saydam Tabaka); göz küresine gelen ışığın kırılmasını ve göz merceğine ulaşmasını sağlar.

Yani göze gelen ışığın ilk kırıldığı yer korneadır.

b. Damar Tabaka (Koroit)

► Kan damarları bakımından zengin tabakadır. Gözü besleyen kan damarları burada bulunur. Bu kan damarları tüm göz katmanlarını besler.

► Koyu kahverengi bir tabakadır. Bu tabakada bulunan pigmentler (Melanin Pigmentleri) göze gelen ışığın çoğunu emer.

► Yani bu pigmentler sayesinde gözün içi karanlık bir oda şeklindedir. Bu durum ışığın yansımasını önleyerek net görüntü oluşmasını sağlar.

Damar tabakada bulunan yapılar şunlardır:

Ön oda, iris, göz bebeği, arka oda, göz merceği, asıcı bağlar, kirpiksi cisim, camsı cisim ve kan damarları bu tabakada bulunur.

► Damar tabaka gözün ön kısmında farklılaşarak renkli pigmentlerden oluşan irisi oluşturur.

İris; düz kaslardan oluşan, ortasında göz bebeği bulunan renkli kısımdır. İris içerdiği pigmentlerle göz rengini belirler.

Göz bebeği; göze ışığın girmesini sağlar. İrisi oluşturan düz kasların kasılıp gevşemesiyle göz bebeğinin büyüklüğü ayarlanır. Bu durum göze girecek ışığın miktarını ayarlar. Göz bebeğinin az ışıkta genişleyip parlak ışıkta daralmasına Göz Bebeği Refleksi denir. Bu refleks orta beyindeki sinir merkezlerinden kontrol edilir.

► İrisin arkasında saydam ve ince kenarlı olan göz merceği bulunur. Göz merceğinde kan damarı bulunmaz. Camsı cisimdeki lenf sısı ile beslenir. Göz merceği göze gelen ışınları ikinci kez kırarak ışığın ağ tabaka (retina) üzerindeki sarı beneğe toplanmasını sağlar.

► Göz merceği karşılıklı iki ucundan asıcı bağlarla kirpiksi cisme bağlanır.

Kirpiksi cisim; damar tabaka tarafından oluşturulmuş, düz kas yapısında ve halka şeklindedir. Çalışması, otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilir.

► Cismin uzaklığına bağlı olarak göz merceğinin kalınlığı, kirpiksi cisim tarafından ayarlanır. Bu da gelen ışığın kırılma miktarına etki ederek ışığın retinadaki sarı beneğe düşmesini sağlar. Bu olaya Göz Uyumu (Akomodasyon) denir.

Göz uyumunda; 

Uzaktaki bir cisme bakarken;

Kirpiksi cisim gevşer.

⇒ Asıcı bağlar kasılır ve göz merceğini çeker.

Göz merceği yassılaşır ve incelir.

Merceğin kırıcılığı azalır (yani göz merceği ışığı daha az kırar).

Yakındaki bir cisme bakarken;

Kirpiksi cisim kasılır.

⇒ Asıcı bağlar gevşer ve göz merceğini gevşetir.

Göz merceği şişkinleşir ve kalınlaşır.

Merceğin kırıcılığı artar (yani göz merceği ışığı daha fazla kırar).

Bilgi
Miyop ve hipermetrop gibi göz kusurları; ışığın göz uyumu esnasında sarı beneğin üzerine düşmemesi sonucu ortaya çıkmaktadır.

Göz merceği göz küresini iki bölüme ayırır.

► Kornea (saydam tabaka) ile iris arasındaki kısıma Ön Oda denir.

► İris ile mercek arasındaki kısıma ise Arka Oda denir.

Bilgi
Merkeze irisi alalım. İris önden kornea ile arkadan mercek ile komşudur. Dolayısıyla kornea ile iris arasında Ön Oda, iris ile mercek arasında Arka Oda yer alır.

► Bu iki odanın içinde kirpiksi cisimden salgılanan akışkan ve özel bir sıvı bulunur.

► Bu sıvı; göz merceği ile korneanın beslenmesini ve göz küresinin şeklinin korunmasını sağlar.

► Gözün en büyük bölümü; mercek ile retina (ağ tabaka) arasında kalan bölümdür. Bu bölüm jelatinimsi bir sıvı ile doludur. Bu bölüme Camsı Cisim adı verilir.

► Camsı cisimdeki sıvı göz küresinde iç basınç oluşturarak gözün şeklinin korunmasını sağlar. Göze gelen ışığın üçüncü kez kırıldığı kısım camsı cisimdir.

Bilgi
Göze gelen ışığın sırasıyla kırıldığı yerler; Kornea (Saydam Tabaka), Göz Merceği, Camsı Cisim
c. Ağ Tabaka (Retina)

► Gözün en iç tabakasıdır.

► Retinada ışığı algılayan fotoreseptörler ve ağ şeklinde dağılmış sinir hücreleri bulunur.

► Retinadaki fotoreseptörler Çubuk ve Koni Hücreleri olmak üzere iki çeşittir.

► Işığa duyarlı reseptörlerin yoğun olarak bulunduğu bölgeye Sarı Benek adı verilir. Sarı beneğin merkezinde koni hücreleri, çevresinde ise çubuk (çomak) hücreleri daha yoğun bulunur. Bundan dolayı cisimlerin önce görüntüsü sonra renkleri algılanır.

► Sarı benek; görme olayı sırasında retinaya ulaşan ışınların en yoğun toplandığı ve impuls oluşturduğu yerdir. Göze gelen görüntü sarı beneğe ters olarak düşer. Daha sonra beynin görme merkezinde düzleşerek görüntü algılanır.

► Görme sinirlerinin (duyu nöronları) retinadan çıktığı yerde koni ve çubuk hücreleri bulunmadığından ışık burada impuls oluşturmaz. Görme sinirlerinin retinadan çıktığı bu noktaya Kör Nokta (Optik Disk) adı verilir.

Çubuk Hücreler

► Az ışıkta cisimlerin şeklini ve siyah beyaz olarak algılamayı sağlar. Bu pigment karanlıkta üretilip ışıkta parçalanır.

► Çubuk hücrelerinde Rodopsin denilen bir pigment bulunur. Rodopsin düşük ışığı iyi soğuran ve karanlıkta iyi görmeyi sağlayan bir pigmenttir.

► Rodopsin sentezi için A vitamini gereklidir. A vitamini eksikliğinde çubuk hücreleri ve rodopsin pigmenti çalışamaz. Bu durumda Gece Körlüğü oluşur.

Göz Kamaşması
Bir süre güneşe baktığımızda ve ardından loş bir odaya girdiğimizde gözlerimiz kamaşır ve cisimleri göremeyiz. Bir süre sonra görüntü oluşmaya başlar. Bunun nedeni ışığın çubuk hücrelerinde bulunan rodopsin pigmentini parçalaması, loş odada ise tekrar sentezinin gerçekleşmesidir.

Koni Hücreleri

► Koni hücreleri yeterli ışığın olduğu durumlarda renkli görmeyi sağlayan fotoreseptörlerdir.

► Sarı beneğin merkezinde yer alırlar. Yapısında renkli ve parlak ışığı soğuran fotopsin pigmenti bulunur.

► Retinada bulunan koni hücreleri; kırmızı, yeşil ve mavi ışığı algılama özelliğine sahip pigmentleri taşıyan koni hücreleridir. Bunların dışındaki renkleri ise iki ya da daha fazla koni hücresinin birlikte çalışması ile algılarız. Örneğin; kırmızı ve maviyi soğuran koniler eşit oranda uyarılırsa mor renk görülür.

► Koni hücresi çeşitlerinin tamamı eksik olursa Tam Renk Körlüğü, bir ya da bir kaçı eksik olursa Kısmi Renk Körlüğü (Daltonizm) oluşur.

Görme Olayı

► Göze gelen ışınlar ilk olarak saydam tabakada (kornea) kırılır.

► Ön odadaki sıvıdan geçerek iristeki göz bebeğine ulaşır.

► Göz bebeğinden geçen ışınlar arka odadaki sıvıdan geçerek merceğe gelir.

► Mercekte ikinci kez kırılan ışınlar camsı cisimdeki sıvıdan geçerek retinadaki sarı beneğe ters görüntü olarak düşer. Bunun nedeni ince kenarlı olan göz merceği ışınları kırarken ters çevirir ve retinaya ters ve küçük bir görüntü olarak düşürür.

► Retinaya ulaşan ışınlar sarı benekteki fotoreseptörleri uyarır. Uyarılan reseptörler görme sinirlerinde (duyu nöronları) uyartı (impuls) oluşturur.

► Uyartılar görme sinirleri tarafından önce ara beyindeki talamusa sonra beynin görme merkezine iletilir.

► Uyartıların burada değerlendirilmesi ile düz, net ve renkli görüntü algılanır.

► Sağ ve sol gözden gelen optik sinirler beyin kabuğunun (uç beyin) tabanında Optik Kiyazma denilen bir yerde karşılaşır. Sol taraftaki görme alanından gelen görüntü beynin sağ tarafına, sağ taraftaki görme alanından gelen görüntü ise beynin sol tarafına iletilir.

► Optik sinirlerdeki aksonların bir kısmı optik kiyazmada çaprazlanarak sağ ve sol görme alanlarından elde edilen görüntüler, beyindeki ilgili görme alanlarına iletilir. Görme sinirleri optik kiyazmada çaprazlanır.

► Optik sinirlerle beyine ulaşan impulslar beyin kabuğundaki (korteksteki) arka lopta (oksipital lop) düz görüntü oluşturur.

Görme Olayı
IŞIK ⇒ KORNEADA IŞINLAR KIRILIR ⇒ IŞINLAR GÖZ BEBEĞİNDEN GEÇER ⇒ IŞINLAR GÖZ MERCEĞİNDE BİR KEZ DAHA KIRILIR ⇒ CAMSI SIVI ⇒ IŞINLAR RETİNA ÜZERİNE DÜŞER VE TERS GÖRÜNTÜ OLUŞUR ⇒ SARI BENEKTEKİ KONİ VE ÇUBUK HÜCRELERİ UYARILIR ⇒ GÖRME SİNİRLERİ İLE İMPULS ÖNCE TALAMUSA SONRA GÖRME MERKEZİNE TAŞINIR ⇒ BEYİNDE NET VE DÜZ GÖRÜNTÜ OLUŞUR.

2. Göze Yardımcı Yapılar

Kaşlar ve Kirpikler: Gözü güneş ışınlarından korur, yabancı maddelerin ve alından gelecek terin göze kaçmasını engeller.

Göz Kapakları: Gözü yabancı madde ve darbelerden korur.

Gözyaşı Bezleri: Gözyaşı gözün nemli kalmasını sağlar. Mikroplar gözyaşında bulunan lizozom enzimi sayesinde yok edilir. Gözyaşının fazlası gözden buruna açılan kanallarla buruna boşaltılır. Gözler yaşardığında burunun akması bundandır.

Göz Kasları: Göz küresini sağa, sola ve aşağı, yukarı hareket ettirerek daha geniş bir alanı görmeye yardımcı olur.

Göz Kusurları

Miyopi

► Uzağı net göremezler.

► Göz yuvarlağının normalden daha fazla uzaması ya da göz merceğinin normalden daha şişkin olmasıyla ortaya çıkar.

► Bu durumda görüntü sarı beneğin önüne düşer.

► Tedavisinde kalın kenarlı mercek (iç bükey = ıraksak) kullanılır. Merceğin kırıcılığı fazladır.

Hipermetropi

► Yakını net göremezler.

► Göz yuvarlağının normalden daha kısa olması ya da göz merceğinin normalden daha ince olmasıyla ortaya çıkar.

► Bu durumda görüntü sarı beneğin arkasına düşer.

► Tedavisinde ince kenarlı mercek (dış bükey = yakınsak) kullanılır. Merceğin kırıcılığı azdır.

Astigmatizm

► Kornea ya da göz merceğinde oluşan bazı şekil bozuklukları nedeniyle görülen bozukluktur.

► Bu durumda ışıklar düzenli kırılamadığı için retinada farklı yerlere düşer.

► Böylece görüntü daima bulanık olur. Astigmatlı kişiler yakın görüşte de uzak görüşte de bu sorunu yaşarlar. Bazı kişiler astigmatizmin yanında hipermetropi ya da miyopi göz kusurlarına da sahip olabilir.

► Tedavisinde silindirik kenarlı mercekler kullanılır.

Katarakt

► Orta yaş üzeri kişilerde bulanık görmeye neden olan bir göz kusurudur.

► Yaşa bağlı olarak göz merceğinin saydamlığını kaybetmesidir. Böylece görüntü netliğini kaybeder.

► Bu durum ameliyatla düzeltilebilir.

Presbitlik

► Kişi yakını iyi göremez.

► Göze gelen ışınlar retinanın arkasına düşer. (Hipermetropide olduğu gibi)

► Yaşlılığa bağlı olarak göz merceği esnekliğini kaybeder ve gözün uyum yeteneği azalır.

► İnce kenarlı mercek ile düzeltilebilir.

Şaşılık

► Gözü hareket ettiren kasların uzun veya kısa olması sonucunda oluşur. İki göz farklı yönlere hareket eder. Ameliyatla düzeltilebilir.

Glokom

► Camsı sıvının fazlasını atan kanal tıkanırsa glokom denilen rahatsızlık oluşur. Göz basıncı artar, retina zarar görür ve körlük ortaya çıkar.

Renk Körlüğü (Daltonizm)

► X kromozomu ile taşınan çekinik bir genle aktarılır.

► Renkli görmemizi sağlayan koni hücreleri kırmızı, mavi ve yeşil olmak üzere üç tiptir.

► Diğer renklerin algılanması iki ya da üç tip koni hücresinin birlikte çalışması ile gerçekleşir.

► Genlerde oluşan bozukluklar nedeniyle göz retinasında koni hücrelerinin bulunmaması tam renk körlüğüne, eksik bulunması ise kısmi renk körlüğüne neden olur.

► Tam renk körlüğünde renklerin hiçbiri algılanamazken, kısmi renk körlüğünde bazı renkler algılanamaz.

► En yaygın olarak görülen kısmi renk körlüğü çeşidi kırmızı ve yeşil renklerin ayırt edilememesidir.

KULAK

► Kulak, iki çeşit görevi olan bir duyu organıdır.

► Bu görevler; işitme ve denge olaylarıdır.

► İşitme olayında, oluşan impulsları beyin korteksine ileterek işitmeyi sağlar.

► Denge olayında ise oluşan impulsları arka beyinde bulunan beyinciğe iletir.

► Kısaca kulak işitme ve dengeden sorumlu bir organdır.

Kulak üç kısımdan oluşur.

1. Dış Kulak

2. Orta Kulak

3. İç Kulak

1. Dış Kulak

► Dış kulakta; kulak kepçesi, kulak yolu ve kulak memesi bulunur.

Dış Kulak; Kulak kepçesinden başlayarak kulak zarına kadar uzanan kısımdır.

► Kulak kepçesi kıkırdak yapılı olup dışarıdan gelen ses dalgalarını toplar.

► Bu ses dalgalarını kulak yolu ile kulak zarına iletir.

► Kulak yolunda salgı üreten bezler bulunur.

► Bu salgılar kulağa giren yabancı maddeleri tutarak kulak kirini oluşturur.

► Ayrıca bu salgı kulak yolunu nemli ve esnek tutar.

2. Orta Kulak

► Dış kulaktan kulak zarı ile iç kulaktan oval pencere ile ayrılmıştır.

► Kulak zarı ile oval pencere arasında kalan bölümdür.

► Orta kulakta birbiriyle eklem yapmış çekiç, örs, üzengi kemikleri bulunur.

► Ses dalgalarının kulak zarında oluşturduğu titreşimler sırası ile; çekiç, örs, üzengi kemiklerinden geçerek oval pencereye ulaşır.

► Orta kulak kemikleri ses dalgalarını 20 kat güçlendirerek iç kulaktaki oval pencereye iletir.

► Orta kulak, östaki borusu denilen bir yapı ile yutağa bağlanır.

► Östaki borusu; orta kulaktaki hava basıncı ile dış ortam arasındaki hava basıncının dengesini sağlar.

► Yükseğe çıkma veya şiddetli ses gibi durumlarda kulak zarına gelen basınç östaki borusu ile dengelenir.

► Kulak zarının fazla basınç durumlarında zarar görmesi önlenir.

► Ağız ve yutakta bulunan bakteriler östaki borusundan orta kulağa ulaşırsa Orta Kulak İltihabı oluşur.

► Östaki borusu normalde kapalı bir yapıdır.

► Kulak zarına dışarıdan uygulanan basınç ile açılır. Normalde kapalı olması insanın kendi sesinden rahatsız olmasını önler.

3. İç Kulak

İç kulakta, hem işitme hem de denge duyusu ile ilgili yapılar yer alır.

► Oval pencere ile başlayan iç kulak karmaşık bir yapıdır.

► İç kulakta; oval pencere, dalız, yarım daire kanalları, kesecik, tulumcuk, salyangoz, Corti (korti) organı, mekanoreseptörler bulunur.

► Bu yapılardan salyangoz ve korti organı işitmeden sorumlu yapılardır.

► Yarım daire kanalları, dalız, kesecik ve tulumcuk ise dengeden sorumlu yapılardır.

İşitme ile İlgili Yapılar

► Dalızın alt kısmında Salyangoz yer alır.

► Salyangoz açılarak incelendiğinde; zarlarla ayrılmış ve içi sıvı dolu, birbiri ile bağlantılı üç kanaldan oluştuğu görülür.

► Bu kanallardan üstte olana vestibüler kanal, ortadakine kohlear kanal ve alttakine ise timpanik kanal adı verilir.

► Vestibüler ve timpanik kanalın içi perilenf sıvısı ile doludur.

► Bu iki kanalın ortasında yer alan kohlear kanalın içi ise endolenf sıvısı ile doludur.

► Vestibüler kanal; oval pencereye, timpanik kanal ise yuvarlak pencereye açılır.

Kohlear Kanalın tabanında işitme reseptörü olan Corti (Korti) organı bulunur.

Korti organı; kohlear kanaldaki temel zar üzerinde basınç dalgalarını aksiyon potansiyellerine dönüştüren bir organdır.

Korti organı; basınç dalgaları ile zar potansiyelleri değişebilen kıl hücrelerini taşır.

► Bu kıl hücrelerinin üzerinde ise çatı (tektoral) zar yer alır.

► Ses dalgaları kohlear kanaldaki temel zarı hareket ettirdiğinde, çatı zarına bağlı olan kıl hücrelerinde basınç oluşur.

► Bu basınç ile kıl hücrelerinde zar potansiyeli değişir ve nörohormonlar (nörotransmitterler) salgılanır.

► Böylece duyu nöronları uyarılarak impuls oluşur.

İşitme Olayı

► Kulak kepçesi tarafından toplanan sesler kulak yolundan geçerek kulak zarını titreştirir.

► Kulak zarı titreşimleri sırasıyla çekiç, örs ve üzengi kemiklerine aktarır.

► Ses titreşimleri oval pencereye ulaşır.

► Oval pencereden iç kulağa giren ses titreşimleri dalızdan geçer ve salyangoza ulaşır.

► Salyangozda vestibüler kanal içindeki sıvıda (perilenf sıvısı) basınç dalgası oluşturur.

► Bu basınç dalgası timpanik kanaldaki sıvıya (perilenf sıvısı) geçerek yuvarlak pencereye ulaşır.

► Vestibüler kanalda oluşan yüksek basınç dalgaları; kohlear kanalda bulunan temel zarı titreştirir.

► Bu titreşimler kıl hücrelerini uyarır ve nörotransmitter madde salgılanmasını sağlar.

► Böylece duyu nöronlarında aksiyon potansiyeli oluşur.

► Duyu nöronları oluşan impulsları salyangozdan çıkararak önce ön beyindeki talamusa, oradan beynin işitme merkezine (şakak = temporal lop) iletir ve işitme gerçekleşir.

İşitmenin Gerçekleşme Süreci
Ses Dalgaları  Kulak Kepçesi  Kulak Yolu  Kulak Zarı  Çekiç  Örs  Üzengi  Oval Pencere  Salyangoz (Vestibüler Kanal  Timpanik Kanal  Yuvarlak Pencere  Kohlear Kanal  Korti Organı  Duyu Nöronunda İmpuls Oluşumu)  İşitme
Denge

► Kulak işitmenin yanında dengeden de sorumlu bir organdır.

► Bu görevi beyincik ile birlikte gerçekleştirir.

► Denge olayında kulak ve beyinciğin yanında gözlerden ve eklemlerdeki reseptörlerden alınan bilgilerde etkili olur.

İç kulakta dengeden sorumlu olan yapılar;

1. Yarım daire kanalları (Dinamik dengeyi sağlar)

2. Kesecik ve tulumcuk adı verilen yapılardır.

1. Yarım Daire Kanalları

► Üç farklı düzlemde, birbirine dik konumda yerleşmiş, üç kanaldan oluşur. Bu kanalların içi endolenf sıvısı ile doludur.

► Yarım daire kanallarının şişkin olan tabanında ampula adı verilen yapılar bulunur.

► Her ampulada bulunan duyu hücreleri bir demet oluşturur. Ampulanın tüy benzeri uzantıları Kupula adı verilen jelatinimsi bir kapsülde yer alır.

► Başın dönmesi veya açılı hareket etmesi ile endolenf sıvısı da hareket eder.

► Ancak endolenf sıvısı başa göre daha yavaş hareket ederek ampula içindeki jelatinimsi maddenin hareketine, kupulanın ise bükülmesine neden olur.

► Bu durum tüylü duyu hücrelerine farklı oranlarda basınç uygulayarak hücrelerin bükülmesine neden olur.

► Böylece basıncın etkisi ile duyu hücrelerinde impuls oluşur.

► Oluşan impulslar denge sinirlerine oradan da beyinciğe iletilir.

► Beyincik hareketin yönünü algılar ve ön beyindeki beyin kabuğuna iletir.

► Böylece vücuttaki denge ve konum değişiklikleri algılanır.

Baş Dönmesi Olayı
Dönme hareketine bir süre devam edilirse başın hareketi durduktan sonra, endolenf sıvısı daha yavaş hareket ettiği için bir süre daha bu sıvı hareket etmeye devam eder. Bu durum duyu hücrelerindeki tüylerin bir süre daha uyarılmasına neden olur. Kişi aniden durduğu halde kendini hala dönüyormuş gibi hissetmesi budan dolayıdır.

Dikkat
Yarım daire kanalları; dönme, hızlanma, yavaşlama gibi hareketlerde vücut pozisyonunun korunmasını sağlayan Dinamik Dengeyi sağlarlar.

2. Kesecik ve Tulumcuk

► İç kulakta oval pencerenin gerisinde bulunan dalız içerisinde yer çekimi ve doğrusal hareketi algılamayı sağlayan reseptörler bulunur.

► Dalız; kesecik ve tulumcuk denilen iki odacığa sahiptir.

► Bu odacıkların içinde kıl hücreleri ve otolit taşları bulunur.

► Otolit taşları kalsiyum karbonattan oluşur.

► Vücudun konumu değiştiğinde (örneğin; baş sağ, sol ya da yukarı, aşağı hareket ettirildiğinde) otolit taşlar hareket eder ve kıl hücrelerine basınç uygulanır.

► Bu basınç değişikliği duyu nöronlarında impuls oluşturur.

► İmpulslar beyin sapındaki refleks merkezlerinde değerlendirilir.

► Böylece yer çekimine göre konum ve doğrusal hareketlerdeki ivme algılanmış olur. Vücut konumunun değişme hızı otolitlerin duyu hücrelerine yaptığı basınç yardımı ile algılanabilir. Örneğin; trende yolculuk yaparken trenin hızlandığı, kesecik ve tulumcuktaki otolitlerin duyu hücrelerine daha fazla basınç yapması, oluşan impulsların beyinciğe iletilmesi sayesinde algılanabilir.

İşitme Kaybı

► Bebeklikten yaşlılığa kadar her dönemde görülebilen işitme kaybı, çocuklarda sosyal gelişim, yetişkinlerde ise iletişim sorunlarını ortaya çıkarır.

► İşitme kaybı iç kulak, işitme siniri ve işitme merkezinde ortaya çıkan sorunlardan kaynaklanmaktadır.

► Ayrıca tümör tedavisinde kullanılan ilaçlar, kafa içinde basınç artışına yol açan migren ya da damarsal sorunlar, yaşlanmaya bağlı oluşan duyu azalması, gürültülü bir ortamda çalışma, enfeksiyonlar ve diyabet gibi hastalıklar da işitme kaybına neden olmaktadır.

Denge Kaybı
► Çeşitli hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkabilen denge kaybı, özellikle iç kulaktaki kanalların iltihaplanması, kanaldaki sıvılarda oluşan basınç artışı, denge sinirlerinin iltihaplanması ya da kulak kristallerinin yer değiştirmesi ile oluşur.
Dikkat
Kesecik ve tulumcuk yer çekimine karşı vücudun duruşunu, yarım daire kanalları ise dönme hareketini algılar.
BURUN

► Koku alma organı olan burun, önden iki delikle dışarıya, arkadan ise yutağa açılır.

► Aynı zamanda solunum organı olarak da görev yapar.

► Solunumla alınan havayı temizleme, ısıtma, nemlendirme gibi görevleri vardır.

► Burun boşluğunun üst kısmında koku alma alanı (sarı bölge) bulunur. Sarı bölgede koku reseptörlerinin hücre gövdeleri yer alır. Bu kemoreseptörler koku almak için özelleşmiş hücrelerdir. Bu hücreler duyu nöronudur ve aksonları beyindeki koku soğancığı ile bağlantılıdır.

► Sarı bölgede; reseptör hücreleri ve epitel hücreleri bulunur.

► Epitel hücrelerden olan Goblet Hücreleri (tek hücreli bezlerdir) mukus salgılayarak burun boşluğunun nemli kalmasını sağlar.

► Burundaki kıllar ve mukus salgısının yardımı ile solunan havanın hem temizlenmesi hem de kuru havanın nemlenmesi sağlanır.

► Sarı bölgede bulunan koku reseptörlerinin (kemoreseptörler) aksonları kalbur kemiğini geçerek bu kemiğin üzerinde bulunan ve beyin ile bağlantılı olan koku soğancığına girer.

► Koku reseptörlerinin aksonları koku soğancığındaki sinir hücreleri ile sinaps yapar.

► Koku soğancığından çıkan sinirler oluşan impulsları talamusa uğramadan beyin kabuğundaki koku alma merkezine iletir.

► Sarı bölgede bulunan reseptör hücreler mukus içinde eriyen maddeler ile uyarılabilir.

► Sarı bölgedeki duyu hücreleri elliden fazla kokuyu ayırabilir. Uzun süre aynı koku alınırsa duyu hücreleri yorulur ve koku hissedilmez. Bu durum bir koku adaptasyonudur ve merkezi sinir sisteminin (beyinin) öğrenmesi olarak açıklanabilir. Bu durumdaki hücreleri ancak ortama yayılan farklı bir kokuyu algılayabilirler.

Not

Koku reseptörleri özelleşmiş birer sinir hücresidir. Diğer duyu organlarındaki reseptörler ise epitel doku hücresidir.

Göz, kulak, deri ve dildeki reseptörler ile oluşturulan impulslar, beyin kabuğuna ulaşmadan önce talamusa uğrarlar. Ancak burunda oluşturulan impulslar talamusa uğramadan doğrudan beyin kabuğuna gider.

Kokunun algılanabilmesi için mukus sıvısı içinde çözünmesi gerekir. Buruna gelen koku molekülleri Bowman Bezlerinden salgılanan mukus içinde çözünür.

Sinüsler

Yüz kemikleri ve kafatasının içinde bulunan ve burun deliklerine doğrudan açılan irili ufaklı boşluklara Sinüs adı verilir.

Sinüslerin iç yüzeyleri mukus ile kaplıdır. Havanın filtre edilmesine ve nemlendirilmesine yardımcı olur. Ayrıca ses tınısına da etki eder.

Sinüslerdeki mukusa bulaşan mikroorganizmalar iltihap oluşturabilir. Buna Sinüzit denir. Bu durum ağrıya neden olabileceği gibi koku ve tat duyularının da alınmasını engelleyebilir.

Başımızın üşümesi sinüzite yol açabilir.

DİL

► Dil üzerinde tadı alan Papilla denilen yapıların içinda tat tomurcukları bulunur.

► Tat tomurcukları duyu hücreleri ve destek hücrelerinden oluşur.

► Her tat tomurcuğunda dört tip tat reseptör hücresi vardır.

Bu kemoreseptörler özelleşmiş epitel hücrelerdir.

► Tuzlu tat; yemek tuzu ile

► Ekşi tat; hidrojen yolu ile

► Tatlı tat; proteinler ile

► Acı tat ise; kapsasinoid gibi çeşitli maddeler ile tanınır.

► Bu tatlardan başka beşinci tat olarak ortaya çıkan Umami tadı, glutamat maddesinin algılanmasıyla tanınır.

► Bir maddenin tadının algılanması için önce o maddenin mukus içinde çözünmesi gerekir.

► Çözünen madde tat reseptörlerinde impuls oluşturur.

► İmpulslar duyu sinirleriyle talamusa sonra beyin kabuğundaki tat alma merkezine taşınır ve tat algılanır.

DERİ

► Deri, dokunma duyusu organıdır.

► Yapısında;

a) Epitel Doku

b) Bağ Doku

olmak üzere iki çeşit doku bulunur.

Üst deri ve alt deri olmak üzere iki kısımda incelenir.

a) Epitel Doku

► Vücudun dışını kaplayan, vücut içindeki boşlukları ve organları çevreleyen dokuya denir.

►Hücrelerinin arasında kan damarı ve sinirler bulunmaz.

►Mekanik yaralanmalara ve hastalık yapıcı etkenlere karşı vücudu korur, sıvı kaybını azaltır.

► Epitel Doku üç kısma ayrılır.

♦ Bez Epiteli 

♦ Duyu Epiteli

♦ Örtü Epitel 

► Bez Epiteli,  Salgı üreten epitel dokudur. Tükürük, ter, gözyaşı gibi dış salgılar, tiroksin ve insülin gibi hormonlar salgı epiteli tarafından salgılanır.

► Duyu Epiteli,  Duyu organlarının yapısında bulunur. Aldığı uyartıları duyu sinirlerine iletir. Dildeki tada duyarlı reseptörler epitel hücresidir.

Örtü Epiteli

♦ Tek Katlı Örtü Epiteli: Yassı, kübik ve silindirik tipleri vardır. Yassı epitel kılcal damarlarında, kübik epitel böbrek üstü tübüllerinde, silindirik epitel ise bağırsakların iç yüzeyinde (emilim yapılmasını sağlar) bulunur.

♦ Çok Katlı Örtü Epiteli: Kendini hızla yenileyebilen bir dokudur. Vücudu örten deride, anüste ve mesanede bulunur.

b) Bağ Doku

► Vücutta geniş bir alan kaplayan, kan damarları ve sinirler bakımından zengin olan bir dokudur.

► Hücre dışı sıvılarda az sayıda hücre topluluklarından oluşur.

► Farklı görevleri olan hücreler ile ara madde (bol miktarda bulunur) ve bağ doku liflerinden oluşur.

► Bağ doku; gevşek bağ doku, lifli bağ doku, kan doku, kemik doku, kıkırdak doku ve yağ doku olmak üzere çeşitlere ayrılır.

► Deride gevşek bağ doku bulunur.

Temel Bağ Dokunun Lifleri

► Kollajen Lifler, Mekanik etkilere karşı dirençli olan liflerdir. Çekilmeye karşı dayanıklıdır. Tendonlarda bol miktarda bulunur.

► Ağsı (Retiküler) Lifler, Doku ve organların etrafını sararak onlara desteklik sağlar. Dalak, lenf düğümleri ve karaciğerde vardır.

► Elastik Lifler, Lastik gibi uzayabilen lif çeşididr. Deriye esneklik kazandırır ve alveoller ile kan damarlarının yapısına katılır.

Temel Bağ Dokunun Görevleri

► Kılcal damarlar ile hücreler arasında difüzyona elverişli bir ortam oluşturmak.

► Kan damarı olmayan kıkırdak ve epitel dokunun beslenmesini sağlamak.

► Yapısında bulunan bazı hücreler sayesinde vücut savunmasında rol oynamak.

► Dokuların tamirini ve rejenerasyonunu (yenilenmesini) sağlamak.

► Lifler sayesinde organlara desteklik sağlamak.

Temel Bağ Dokunun Hücreleri

Fibroblast Hücreleri, Bağ dokunun ara maddelerini ve liflerini sentezleyen hücrelerdir.

Makrofaj Hücreleri, Vücuda giren mikroorganizmaların yok edilmesinde görev yapan hücrelerdir.

Plazma Hücreleri, Antikor (savunma proteinleri) sentezlenmesinde görev yapan hücrelerdir.

Mast Hücreleri, Heparin ve histamin salgılar. Heparin kanın damar içinde pıhtılaşmasını engeller. Histamin kılcal damar geçirgenliğini artırır. Heparin bir polisakkarittir.

Melanositler, Sitoplazmadaki melanin pigmentleri sayesinde bulundukları dokuya renk veren hücrelerdir.

► Yağ doku da bir bağ dokusu çeşididir.

► Hücreler, ara madde ve kolajen liflerden oluşur.

► Deri altında birikerek iç organların etrafını sarar ve onları darbelere karşı korur.

► Yedek enerji deposudur.

► Yağlar A, D, E, K vitaminlerinin bağırsaktan emilimini sağlar.

♦ Vitiligo, deride pigment kaybından kaynaklanan, beyaz alanların görüldüğü bir deri hastalığıdır.

♦ Vitiligo hastalığında vücut kendi melanosit hücrelerin karşı antikor üretir (otoimmün hastalık).

♦ Yüz, dudak, el, kol ve bacak gibi vücudun herhangi bir kısmında beyaz alanların oluşmasına neden olabilir.

Üst Deri (Epidermis)

► Çok katlı epitel dokudan oluşur ve yapısında kan damarlarıile sinir yoktur. Üst kısmında keratinleşmiş ölü hücrelerden oluşan Korun Tabakası bulunur.

► Korun tabakasının altında melanin pigmentlerinin bulunduğu ve canlı hücrelerden oluşan Malpighi Tabakası yer alır. Melanin pigmentlerini melanosit hücreleri üretir.

Alt Deri (Dermis)

Canlı hücrelerden oluşan bir tabakadır. Yapısında kan damarları, sinirleri kıl kökleri, yağ bezleri, ter bezleri, lifler (elstik ve kollajen lifler), düz kaslar ve duyu almaçları bulunur.

Ter Bezleri, Dudak ve gö kapağı dışında bütün vücut kısımlarında bulunur. Derinin vücut sıcaklığını düzenlemesi ve boşaltıma yardımcı olması ter sıvısı ile sağlanır.

Yağ Bezleri, Salgılarını kıl keseçiğine vererek derinin yumuşak kalmasını sağlar. Alın, başın saçlı kısmı ve burunda çok sayıda yağ bezi vardır.

Alt Derideki Almaçlar

Serbest Sinir Uçları, Ağrı duyusunun algılanmasını sağlayan bu hücreler dokunmaya, aşırı sıcağa ve iltihaplanmaya duyarlıdır.

Meissner Cisimcikleri ve Merkel Diskleri, Parmak ucu ve dudaklarda çoktur. Dokunmada görev alır.

Termoreseptör, Krause cisimciği soğuğu, Ruffini cisimciği sıcağı algılar.

Pacini Cisimciği, Ayak tabanında yoğun olarak bulunur ve basınca duyarlıdır.

Duyu Organlarının Sağlıklı Yapısının Korunması

İnsanın bulunduğu ortamda çevresi ile iletişimini sağlayan ve pek çok olayın algılanmasında görevli olan duyu organlarımızın sağlığı çok önemlidir.

Genel olarak duyu organlarımızın sağlığını olumsuz etkileyen etmenler ve almamız gereken önlemler aşağıda açıklanmıştır.

Gözümüzün Sağlığını Nasıl Koruruz?

► Gözlerimiz dış dünya ile bağlantımızı sağlayan organlarımız olduğundan gözlerimizin dinlendirilmesi önemlidir.

► Televizyon ile gözümüz arasında en az üç metrelik mesafe olmalıdır.

► Yüzükoyun yatarak veya loş ışıkta kitap okumamalı, ders çalışılmamalıdır.

► Kitap ile göz arasında 40 cm mesafe olmalıdır.

Sinir Sistemi ve Duyu OrganlarınınSağlığını Nasıl Koruruz?

Sinir sistemi ve duyu organlarının sağlığının korunmasında yeterli ve dengeli beslenme önemlidir.

► Az ışıkta görmemizi sağlayan çubuk hücrelerin yapısında bulunan ışığa duyarlı rodopsin molekülünün sentezi için A vitamini gereklidir.

► A vitamini eksikliğinde rodopsin sentezi gecikir ve gece körlüğü ortaya çıkar.

► Koyu renk camlı gözlükler kullanılarak göz, parlak ışıktan korunmalıdır.

► Trahom, bakterilerin neden olduğu ve körlüğe kadar gidebilen bulaşıcı bir hastalıktır.

► Bu nedenle kirli eller ile gözler ovuşturulmamalı, mendil, havlu, lens gibi malzemeler ortak kullanılmamalıdır.

Kulak Sağlığını Nasıl Koruruz?

► Gürültü insanda psikolojik rahatsızlıklar oluşturur.

► Yüksek basınç, kulağa vurmak ya da sivri aletlerle kulağı karıştırmak kulak sağlığı açısından zararlıdır.

► Suya dalarken kulakları vazelinli pamukla tıkamak kulağa su kaçmasını önlediğinden önemlidir.

Kulak Burun Boğaz Sağlığını Nasıl Koruruz?

► Kulak, burun ve boğaz ile ilişkilidir.

► Boğaza yerleşen bazı mikroorganizmalar östaki borusu aracılığıyla orta kulağa geçerek iltihaplanmaya neden olabilir.

► Kulak ağrıları ve işitme güçlükleri ortaya çıkabilir.

► Bebeklerde östaki borusu daha kısadır.

► Bu nedenle boğaza yerleşen mikroorganizmalar çok kısa sürede orta kulağa ulaşarak iltihaplanma oluşturabilmektedir.

► Farenjit, larenjit, bademcik iltihabı gibi boğaz enfeksiyonları tedavi edilmelidir. 

İşitme Kaybı İçin Yapacaklarımız Şunlardır

► İşitme kaybının yaşanmaması için kulak enfeksiyonlarının ihmal edilmemesi ve tedavi edilmesi önemlidir.

► İşitme kaybı olanlar da rahatsızlıklarının ilerlememesi için uygun işitme cihazlarından yararlanmalıdır.

Tatma Duyumuzun Sağlığını Nasıl Koruruz?

► Dil yüzeyinin iltihaplanması glossit, ağız iç yüzeyinin iltihaplanması aft olarak tanımlanır.

► Glossit ve aft tat almayı, konuşmayı ve beslenmeyi olumsuz olarak etkiler.

► Sigara, çok sıcak yiyecek ve içecekler, stres, bakteri ve virüsler tat alma duyusunun azalmasının yanı sıra ağız ve dil kanserine de neden olabilmektedir.

► Ağız ve diş temizliği, düzenli beslenme, sigara içmeme, diş ve diş eti hastalıklarını zamanında tedavi ettirme hem ağız ve diş sağlığı hem de genel vücut sağlığı açısından önemlidir.

Başımızı Korumak Neden Önemlidir?

► Kafatası içinde burun boşluğuna açılan, hava akımını sağlayarak ses tonu üzerinde etkili olan boşluklar sinüs olarak adlandırılır.

► Sinüs yüzeyindeki mukoza zarın iltihaplanması ile sinüzit denilen hastalık oluşur.

► Nezle, sinüzit, burun kanamaları, burun tıkanıklığı koku almaya engel olabilir.

► Nezle sırasında mukus salgısı artar ve mukozayı tamamen örter.

► Moleküller, koku hücreleri ile temas edemez ve koku alma azalır.

► Beyinde tat duyusu, koku duyusuyla birlikte değerlendirildiğinden kokusunu alamadığımız besinlerin tadı da tam olarak alınamaz.

► Islak saçlarla rüzgara çıkılmaması, üşütülmemesi, yeterli ve dengeli beslenme ile bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi bu hastalıklardan korunmayı sağlar.

Derimizin Sağlığını Nasıl Koruruz?

► Dokunma duyusu olan deri, koruyucu bir tabaka olarak vücudu sarar.

► Deri temizliği, derinin görevlerini yerine getirebilmesi ve genel vücut sağlığı açısından önemlidir.

► Vücut hijyenimize dikkat etmemiz gereklidir.

Konu İle İlgili Sorular

Soru 1.

Derinin görevlerinden beş tanesini yazınız.

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 2.

Orta kulak ile yutak arasındaki bağlantıyı sağlayan yapıya ne ad verilir?

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 3.

Gözü besleyen damarlar gözün hangi tabakasında bulunur?

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 4.

Kohlear kanalda bulunan ve duyu hücrelerini bulunduran yapının adı nedir?

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 5.

Aşağıdaki şema, insan kulağında, ses dalgalarının beyne uyarı olarak iletimini sağlayan yapıları göstermektedir.

Image

Bu şemayı göstererek öğretmen öğrencilerine bazı sorular sorarak cevaplar almaktadır. Buna göre aşağıdaki öğrencilerden hangisi şemadaki yapılardan birini geçekleştirdiği işlevle birlikte doğru olarak anlatmıştır?

Ayşe → Östaki Borusu: Ses dalgalarının şiddetini arttırmaktadır.

Metin → Korti Organı: Farklı frekanslardaki ses dalgalarını impulsa çevirmektedir.

Fatma → Salyangoz: Orta kulak ile dış ortam arasında hava basıncını dengede tutmaktadır.

Nermin → Kulak Zarı → Havada yayılan ses dalgalarının siddetinin aynı kalmasını sağlamaktadır.

Mehmet → Orta Kulak Kemikleri: Ses dalgalarının şiddetinin aynı kalmasını sağlamaktadır.

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 6.

Aşağıdaki şekillerde farklı çeşitte mercekler kullanılarak giderilen göz kusurları gösterilmektedir.

Image

Buna göre a, b ve c olarak gösterilen göz kusurlarının isimlerini yazınız.

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 7.

Aşağıda, farklı mesafelerdeki nesnelere bakıldığında insanın göz merceği çapındaki değişim K ve L olarak gösterilmiştir.

Buna göre göz merceği çapındaki K ve L değişimlerinin hangi durumlarda ve nasıl gerçekleştiğini açıklayınız.

(MEB 1.Dönem 1.Yazılı Senaryoları Soru Örneği)

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 8.

Ses dalgalarını titreşim haline çeviren yapının adı nedir?

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 9.

Sınıfta öğretmenlerinin sorduğu sorulara öğrenciler aşağıdaki cevapları vermiştir.

Ayşe → Hipermetrop: Merceğin normalden ince olması

Metin → Miyop: Göz küresi çapının normalden uzun olması

Nazife → Prespitlik: Göz merceğinin esnekliğinin kaybolması

Ahmet → Şaşılık: Göz kaslarının normalden uzun olması

Nermin → Astigmat: Camsı cisim içindeki sıvının artması

Bu anlatımlara göre söylenen görme kusurları ve nedenleri ile ilgili hangi öğrencimizin söylediği yanlıştır?

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


Soru 10.

Çeşitli duyu organlarında bulunan aşağıdaki yapıların görevlerini karşılarına yazınız.

  • Östaki Borusu: ..........
  • Otolit Taşları: ..........
  • Koni Reseptörleri: ..........
  • Rodopsin: ..........
  • Malpighi Tabakası: ..........

Doğru Cevap İçin Tıklayınız...


BiyolojiHikayesi

Öğrencilerimizin TYT (Temel Yeterlilik Testi) ve AYT (Alan Yeterlilik Testi) gibi sınavlara hazırlanırken kullanabilecekleri bilgileri sunuyoruz. Biyoloji konularında güçlü bir temel oluşturmak ve sınav başarınızı artırmak için doğru adrestesiniz!

Bilgilerimiz

Adres

Efeler-Aydın

Email

info@biyolojihikayesi.com

Phone

................

Bülten

© Biyoloji Hikayesi. All Rights Reserved. Designed by Biyoloji Hikayesi
Distributed By: Hamza EROL