Destek Hareket Sisteminin Yapı, Görev ve İşleyişi
- Canlıya desteklik sağlayan, vücut organlarını koruyan, kaslara ve iç organlara bağlanma yüzeyi oluşturan ve vücudun hareket etmesine yardımcı olan sistemdir.
- Destek ve hareket sistemi üç çeşit dokudan oluşur.
1. Kemik Doku
2. Kıkırdak Doku
3. Kas Doku
- İnsanda destek ve hareket sistemi iki sistemin bir araya gelmesi ile oluşur.
- Bu sistemler
1. İskelet Sistemi
2. Kas Sistemidir.
1. İskelet Sistemi
- Kemik doku ve kıkırdak dokudan oluşur.
- Kemik ve kıkırdak dokular bağ doku tarafından oluşturulur.
- Embriyonik dönemin ikinci ayına kadar insanda iskelet sistemi kıkırdak dokudan oluşur.
- Yapısına kalsiyum fosfat, kalsiyum karbonat gibi tuzların birikmesi ile sertleşerek kemikleşmeye başlar.
- Ancak kulak, burun, eklem gibi yapılarda kıkırdak özelliğini korur.
- Yeni doğan bir bebekte kemiklerin sayısı daha fazladır.
- Birey ergenlik döneminin sonuna geldiğinde bazı kemiklerin kaynaşması ile bu sayı azalır.
- Yetişkin bir insan vücudunda yaklaşık 206 tane kemik bulunur.
İskelet Sisteminin Görevleri
- İç organlara ve kaslara tutunma yüzeyi oluşturur.
- Beyin, kalp, akciğer gibi önemli iç organları korur.
- Vücudun dik durmasını sağlar ve şekil verir.
- Kas ve eklemlerle birlikte hareketi sağlar.
- Vücudun ihtiyacı olan bazı mineralleri depolar. (Örneğin; kalsiyum, magnezyum, fosfor gibi)
- Kan hücrelerini üretir. Bu hücreler (alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları) kırmızı kemik iliğinde üretilir.
İskelet sistemi kemik ve kıkırdak dokudan oluşur, bu dokular bağ dokudan farklılaşarak meydana gelirler.
Kemik Doku
- Bir bağ doku çeşididir.
- Kemik dokuyu oluşturan hücrelere osteosit, ara maddesine ise osein denir.
- Osteositler yıldız şeklindeki hücrelerdir.
- Osteositler; lakün denilen boşluklara yerleşmiştir.
- Osein; organik ve inorganik maddeleri taşıyan kısımdır.
- Embriyonik gelişimin ikinci ayına kadar hiyalin kıkırdaktan oluşan iskelet sisteminde kan damarlarının kıkırdak dokuya ulaşması ile birlikte kemikleşme başlar. (Kıkırdak doku kan damarı taşımaz.)
- Oseinin organik kısmı; çocukluk döneminde daha yoğun olup kemiklere esneklik kazandırır. Bu kısım protein yapılı kolajen liflerden oluşur.
- Oseinin inorganik kısmı; yaşlılık döneminde daha yoğun olup kemiğe sertlik kazandırır. Bu kısım bazı mineral tuzlardan oluşur. (Kalsiyum karbonat, kalsiyum fosfat, kalsiyum florür, magnezyum, potasyum, fosfor, florür, demir ve sodyum)
- Kemiğe esneklik kazandıran kolajen lifler kemiğin kırılganlığını azaltır.
- Yaş ilerledikçe organik madde oranı azalırken, inorganik madde oranı artar. Bu durum kemikleri daha kırılgan hale getirir.
NOT: Kemik doku hücreleri mitoz bölünme geçirirler. Kan hücreleri ve sinir hücreleri bakımından zengindirler.
- Kemik dokuda ayrıca işlevini kaybetmiş osteosit hücrelerini parçalayan osteoklast hücreleri bulunur.
- Kemik dokuda osteoblast denilen ve mitoz ile çoğalarak farklılaşan genç hücreler yeni osteositleri oluşturur.
- Yetişkin bir insanın kemik dokusunda; %50 inorganik maddeler, %30 organik maddeler, %20 su bulunur.
Periost (Kemik Zarı)
- Bütün kemikleri dıştan saran zara periost denir.
- Periost bağ dokudan oluşur.
- Bol miktarda kan damarları, lenf damarları ve sinirler içerir.
NOT: Periost bol miktarda kan damarı ve sinir taşıdığı için kemik hasar gördüğünde ağrının hissedildiği kısımdır.
Periostun Görevleri;
- Kemiğin kalınlaşmasını (enine büyümesini)
- Kemiğin beslenmesini
- Kemiğin kırılan ve yıpranan kısımlarının onarılmasını ve yeni hücrelerin oluşumunu sağlar.
Kemik Doku Çeşitleri
Kemik doku yapılarına göre ikiye ayrılır. Bunlar;
- Sıkı (sert) Kemik Doku
- Süngerimsi Kemik Dokudur.
Tüm kemik çeşitlerinde hem sıkı kemik doku hem de süngerimsi kemik doku bulunur.
1. Sıkı (sert) Kemik Doku
- Ara maddesinde yoğun inorganik madde bulunduğu için sıkı ve sert yapılıdır.
- Düzenli bir yapısı vardır..
- Uzun kemiklerin baş ve gövde kısmında bulunur.
- Baş ve kısımlarında periosttan sonra sıkı kemik doku yer alır.
- Kısa, yassı ve düzensiz şekilli kemiklerde periostun hemen altında bulunur.
- Sıkı kemik dokunun yapısı osteon denilen yapıların bir araya gelmesi ile oluşur.
- Sıkı kemik dokudan enine kesit alınırsa halkalı şekilde lamelli yapıların bulunduğu görülür.
- Bu yapılar osteon yapılardır.
- Osteonların içerisinde bazı kanallar bulunur.
- Bu kanallardan boyuna uzanan kanallara Havers Kanalları denir.
- Havers kanalları osteonların merkezinde bulunur.
- Havers kanalları; etrafında dairesel olarak yerleşmiş kemik tabakalarından, bu tabakaların arasında bulunan ve lakün boşluklarına yerleşmiş kemik hücrelerinden (osteositlerden) oluşur.
- Havers kanallarını birbirine bağlayan yatay kanallara ise Volkmann Kanalları denir.
- Havers ve volkmann kanallarında kan damarları ve sinirler bulunur.
- Bu kanallar; kemik doku hücrelerinin beslenmesini ve oluşan atıkların uzaklaştırılmasını sağlar.
2. Süngerimsi Kemik Doku
- Uzun kemiklerin baş (uç) kısımlarında ve ilik kanalı çevresinde, sıkı kemik dokunun altında yer alır.
- Kısa, yassı ve düzensiz şekilli kemiklerde ise periosttan sonra gelen sıkı kemik dokunun altında yer alır. Yani iç kısımda bulunur.
- Gözenekli bir yapıya sahiptir. Bu nedenle içinde bol miktarda boşluklar bulunur. Bundan dolayı hafiftir.
- Gözenekli boşlukların içinde kırmızı kemik iliği bulunur.
- Kırmızı kemik iliği, kan hücrelerinin (alyuvar, akyuvar, kan pulcukları) üretimini sağlar.
- Süngerimsi kemik dokuda sıkı kemik dokuda bulunan kanal sistemi bulunmaz. (Havers ve volkmann kanalları yoktur.)
Şekillerine Göre Kemik Çeşitleri
1. Uzun Kemikler
- Boyu enine göre daha uzun olan kemiklerdir.
Bulunduğu Yerler:
- Bacaklarda bulunan uyluk, kaval, baldır kemikleri
- Koldaki pazu, dirsek ve ön kol kemikleri
- El ve ayak parmak kemikleri
- Köprücük kemikleri uzun kemiklerdir.
- Uzun kemiklerin uç kısımları şişkin olduğu için baş olarak adlandırılır.
- Baş kısımların arasında kalan uzun bölgeye gövde denir.
- Gövdede ilik kanalı bulunur. İlik kanalının içinde sarı kemik iliği vardır.
- İlik kanalı ve sarı kemik iliği sadece uzun kemiklerde bulunur.
- Sarı ilik bol miktarda yağ damlacıklarında oluşur.
- Sarı kemik iliği zorunlu hallerde (yoğun anemi durumlarında) kırmızı kemik iliğine dönüşerek kan hücrelerinin üretimine destek olur.
- Ayrıca akyuvar hücreleri ile kök hücrelerde bulundurur.
- Uzun kemiklerin baş kısmında kıkırdak dokudan oluşmuş Epifiz Plağı bulunur.
- Epifiz plağı; ergenlik döneminin sonuna kadar kemiklerin boyca uzamasını sağlar.
- Ergenlik dönemi sonunda kıkırdak durumdan çıkarak kemikleşir ve boyca uzama durur. (Boyca uzama durur ancak kemiğin enine büyümesi yani kalınlaşması devam edebilir.)
- Uzun kemiklerin en dışında Periost Zarı bulunur.
- Baş kısımlarında; periosttan sonra sıkı kemik doku, onun altında ise süngerimsi kemik doku bulunur.
- Gövdede ise büyük oranda sıkı kemik doku bulunur.
- Gövdenin ortasındaki boşlukta sarı kemik iliği bulunduran ilik kanalı vardır.
2. Kısa Kemikler
- Eni ve boyu birbirine yakın olan kemiklerdir.
- En dışta periost zarı bulunur.
- Periost zarının altında sıkı kemik doku, en içte ise süngerimsi kemik doku yer alır.
- Kısa kemiklerde ilik kanalı ve sarı kemik iliği bulunmaz.
- Kırmızı kemik iliği bulunur.
- El ve ayak bilek kemikleri kısa kemiklerdir.
3. Yassı Kemikler
- Yapısı ince ve yassı olan kemiklerdir.
- Dış kısmında periost zarı bulunur.
- Periostun altında sıkı kemik doku ve onun altında süngerimsi kemik doku yer alır.
- İlik kanalı ve sarı kemik iliği bulunmaz.
- Kırmızı kemik iliği bulunur.
- Kafatası, kaburga, kalça ve kürek kemikleri yassı kemiklere örnektir.
4. Düzensiz Şekilli Kemikler
- Sağlam, dayanıklı bir yapıları vardır.
- Belirli bir şekilleri yoktur.
- Kasların tutunmasını sağlayan çıkıntıları vardır.
- Yapısı kısa ve yassı kemiklere benzer.
- En dışta periost zarı, altında sıkı kemik doku, onun altında süngerimsi kemik doku bulunur.
- Omur, çene kemikleri, orta kulaktaki çekiç, örs, üzengi kemikleri örnek olarak verilebilir.
Konu ile İlgili Bazı Önemli Bilgiler
- Kırmızı kemik iliği tüm kemik çeşitlerinde bulunur. Ancak sarı kemik iliği sadece uzun kemiklerin gövdesinde bulunur.
- İlik kanalı, sarı ilik ve epifiz plağı sadece uzun kemiklerde bulunur.
- Kırmızı kemik iliği süngerimsi kemik dokuda bulunur.
- Havers ve volkmann kanalları sıkı kemik dokuda bulunur ancak süngerimsi kemik dokuda bulunmaz.
- Ancak Havers ve Volkmann kanalları tüm kemik çeşitlerinde (uzun, kısa, yassı, şekilsiz kemikler) bulunur. Çünkü bütün kemiklerde sıkı kemik doku vardır.
- Kırmızı kemik iliği, sürekli olarak kan hücrelerinin üretimini sağlarken, sarı kemik iliği zorunlu durumlarda kan hücrelerinin üretimine katkı sağlar.
- Bütün kemik çeşitlerinde; periost, sıkı kemik doku, süngerimsi kemik doku, kırmızı kemik iliği, Havers ile Volkmann kanalları, kan damarları ve sinirler bulunur.
- Bütün kemik çeşitlerinde dıştan içe doğru; periost, sıkı kemik doku, süngerimsi kemik doku bulunur.
- Uzun kemiklerde baş kısımlarda bulunan süngerimsi doku kısa, yassı ve şekilsiz kemiklerde iç kısımlarda bulunur.
İnsan İskelet Sisteminin Kısımları
Yetişkin bir insanın iskelet sisteminde 206 kemik bulunur. İnsanda iskelet sistemi;
1. Eksen İskeleti
2. Üyeler İskeleti olmak üzere iki ana bölüme ayrılır.
1. Eksen İskeleti
- Toplam 80 kemikten oluşur.
- Eksen iskeleti üç bölümden meydana gelir.
- Bunlar;
1. Baş iskeleti,
2. Omurga iskeleti,
3. Göğüs iskeletidir.
Baş İskeleti
- Baş iskeleti toplam 29 kemikten oluşur.
- Genelde yassı ve düzensiz şekilli kemikler bulunur.
- Kafatası, yüzdeki kemikler, orta kulakta yer alan çekiç, örs, üzengi kemikleri ve dil kemiği (hyoid kemik) bulunur.
- Hyoid kemik; boynun ön tarafına yerleşmiş at nalı şeklinde bir kemiktir.
- Diğer kemiklerden farklı olarak iskeletteki herhangi bir kemikle eklem oluşturmaz.
- Yani kafatası iskeletine dahil olmayan bağımsız bir baş iskelet kemiğidir.
- Baş iskeletindeki kemikler çoğunlukla hareketsiz (oynamaz) eklemlerle bağlıdır.
- Baş iskeletinde sadece alt çene kemiği hareketlidir.
- Alt çene kemiği şakak kemiğine oynar eklemle bağlıdır.
- Diğer kemikler birbirine sıkıca bağlı ve hareketsizdir.
Omurga İskeleti
- Omurga toplam 26 kemikten oluşur.
- Boyundan başlayarak kuyruk sokumuna kadar uzanır.
Omurganın görevleri;
- Omuriliği korumak
- Dik durmayı sağlamak
- Kaburga ve organlara bağlanma yeri oluşturmaktır.
Omurgayı oluşturan kemiklere Omur Kemikleri denir. Omurlar kıkırdak dokudan oluşmuş disklerle birbirine bağlanarak Omurgayı oluşturur. Her omurda genel olarak;
- Bir dikensi çıkıntı
- İki yan çıkıntı
- Omur gövdesi
- Omur deliği
- Omur yayları
- Eklem çıkıntıları vardır.
- Omurların ortası boşluktur.
- Bu boşluk sayesinde boyundan kuyruk sokumuna kadar bir kanal oluşturulur.
- Bu kanalın içerisinde omurilik sinirleri (31 çift) yer alır.
Yetişkin bir insandaki omurlar görev ve yapıları yönünden;
- Boyun omurları (7)
- Sırt omurları (12)
- Bel omurları (5)
- Sağrı omurları (1)
- Kuyruk sokumu omurları (1) olarak beş bölüme ayrılır.
⇒ Boyun omurları 7 tanedir. Birinci boyun omuruna Atlas, ikincisine Eksen denir. Baş iskeleti atlas omuru üzerine oturmuştur ve eksen omuru etrafında hareket eder. Atlas ve eksen omurları arasında kıkırdak disk bulunmaz.
⇒ Sırt omurları 12 tanedir. Kaburgaların bağlandığı omurlardır. Her bir sırt omuruna bir çift kaburga bağlanır.
⇒ Bel omurları 5 tanedir. Vücudun ağırlığını taşımada önemli rol oynarlar. Bel omurları diğer omurlara göre daha büyüktür.
⇒ Sağrı omurları çocuklarda 5 omurdan oluşurken, ergenlik döneminde birleşerek tek bir yapı haline dönüşür. Bu yapı tepe kısmı aşağı doğru dönmüş bir piramide benzetilebilir.
⇒ Kuyruk sokumu omurlarının sayısı çocuklukta 3 - 5 arası iken ergenlikte birleşerek tek bir omur haline dönüşür. İçeri doğru kıvrılan ince bir uç ile sonlanır.
Göğüs İskeleti
- Toplam 25 kemikten oluşur.
- Göğüs iskeletinde;
⇒ Kaburga Kemikleri (Eğe kemikleri) 12 çift toplam 24 tanedir.
⇒ Göğüs kemiği (Sternum) 1 tane bulunur.
- Kaburga kemikleri (Eğe kemikleri) 12 çift olup ilk 7 çifti karşılıklı olarak doğrudan önde göğüs kemiğine bağlanır. Arka taraftan ise sırt omurlarına bağlanırlar.
- 8. 9. ve 10.çift kaburgalar ise birleşerek önde göğüs kemiğine bağlanırlar.
- Geriye kalan son iki çift kaburgaların ucu açıktır. Yani göğüs kemiğine bağlı değildirler. Bunlar göğüs kasları arasında serbest durur. Bunlara Yüzücü Kaburgalar denir.
- Kaburgaların göğüs kemiğine bağlandığı bölgelerde kıkırdak doku (hiyalin kıkırdak) bulunur. Bu durum göğüs kafesine esneklik kazandırır.
Kaburgaların görevi;
⇒ Göğüs bölgesindeki organları (kalp ve akciğerler) korur.
⇒ Soluk alıp vermeye yardımcı olur.
⇒ Kaburga kemiklerinde bol bulunan kırmızı kemik iliği kan yapımına önemli katkı sağlar.
2. Üyeler İskeleti
- Toplam 126 kemikten oluşur.
- Üyeler iskeletinde;
⇒ Kol ve bacak kemikleri
⇒ Omuz kemeri
⇒ Kalça kemeri kemikleri bulunur.
1. Kol ve Bacak Kemikleri :
- En fazla kemik sayısına sahip olan iskelet kısmıdır.
- Uzun ve kısa kemiklerden oluşur.
- Kol kemikleri; pazu, dirsek, önkol, el bilek, el tarak ve el parmak kemiklerinden oluşur.
- Bacak kemikleri ise; uyluk, diz kapağı, baldır, kaval, ayak bilek, ayak tarak ve ayak parmak kemiklerinden oluşur.
2. Omuz Kemeri :
- İki köprücük kemiği,
- İki kürek kemiğinden oluşur.
- Omuz kemeri; sağlı sollu, önde iki köprücük kemiği ile arkada iki kürek kemiğinden oluşur.
- Köprücük kemiklerinin bir ucu göğüs kemiğine, diğer ucu kürek kemiğine bağlanmıştır.
- Kollar; pazu kemiği ile omuz kemerine eklemler ile bağlanır.
3. Kalça Kemeri :
- Kalça, oturga ve çatı kemiklerinin bir araya gelmesiyle oluşur.
- Bu kemikler birbirleriyle ve sağrı omurları ile birleşerek leğen şeklinde bir yapı oluştururlar.
- Arka taraftan sağrı omuruna bağlanır.
- Bacaklar uyluk kemiği ile kalça kemerine eklemler ile bağlanır.
2. Kıkırdak Doku
- Embriyonik dönemde oluşan ilk iskeletimiz kıkırdak dokudan meydana gelir.
- Daha sonra kalsiyum, magnezyum gibi minerallerin birikmesi ile sertleşerek kemik dokuya dönüşür.
- Ancak bazı yapılarımız (burun, gırtlak, soluk borusu, bronşlar, kulak kepçesi ve yolu vb.) yaşam boyu kemikleşmeden kıkırdak doku olarak kalır.
- Kıkırdak dokuda kan damarları ve sinir bulunmaz. Bu nedenle etrafını saran bağ dokudan difüzyonla beslenir. (Bu özelliği ile epitel dokuya benzer.)
- Bağ doku kıkırdak dokunun etrafını sarar.
- Kıkırdak dokuda kan damarı olmadığı için, dokuda oluşan hasarların onarımı uzun sürer. Çünkü yenilenme yeteneği çok azdır.
- Dokuda zedelenme olursa; önce bağ doku oluşur, sonra bu doku kıkırdak dokuya dönüşür.
Kıkırdak Dokunun Görevleri
- Yumuşak dokuları destekler.
- Baskı ve gerilimleri önler.
- Eklemlerde oluşan darbeleri emerek yumuşatır.
- Kemik hareketlerini kolaylaştırır.
⇒ Kıkırdak doku; sağlam, dayanıklı, dirençli, esnek, düzgün yüzeyli bir yapıdır.
Kıkırdak Dokunun Yapısı
- Kıkırdak hücreleri ve bu hücrelerin salgıladığı ara maddeden oluşur.
- Kıkırdak doku hücrelerini kondrosit, ara maddesine ise kondrin denir.
- Kondrositler yuvarlak veya oval şekilli ve büyük çekirdekli hücrelerdir. Bu hücreler bir kapsül ile çevrilmiştir. Kapsül içinde birden fazla kondrosit hücresi bulunabilir. Bu yapıya kondron denir.
- Kondrin; protein yapılı liflerden (kolajen ve diğer protein lifler) oluşur ve esnek yapılıdır.
- Kondrin jel şeklinde bir maddedir. Bu nedenle kıkırdak doku kemik dokudan daha esnektir.
Kıkırdak Doku Çeşitleri
Hiyalin Kıkırdak
- Embriyonik dönemde iskeletimizin büyük bir kısmı hiyalin kıkırdaktan oluşur.
- Ara maddesinde kolajen lif bulundurur.
- Yetişkinlerde; solunum yollarının çeperlerinde (burun, soluk borusu, bronşlar)
- Oynar eklemlerin eklem yüzeylerinde
- Kaburgaların göğüs kemiğine eklem yaptığı yerlerde (kaburga uçlarında)
- Epifiz plağında bulunur.
Elastik Kıkırdak
- Ara maddesinde elastik lifler bulunur.
- Bükülme ve esneme yeteneği fazladır.
- Bulunduğu yerler;
- Kulak kepçesi
- Kulak yolu
- Östaki borusu
- Gırtlak kapağı (Epiglottis)
- Gırtlakta bulunur.
Fibröz Kıkırdak
- Ara maddesinde bol miktarda kolajen lif bulundurur.
- Bundan dolayı basınç, çekme ve darbelere karşı dayanıklı bir yapı kazanır.
- Bulunduğu yerler;
- Omur kemikleri arasındaki disklerde
- Köprücük kemiği eklemlerinde
- Kalça ve diz eklemlerinde bulunur.
Eklemler
- Eklem; kemiklerimizin birbirleri ile birleşme bölgesidir.
- İki ya da daha çok kemiğin birbirine bağlandığı yere eklem denir.
Hareket Yeteneklerine Göre Eklem Çeşitleri ve Bulundukları Yerler
Oynamaz Eklemler
- Oynamaz eklemlerde kemikler birbirine arada boşluk bırakmadan sıkı bir şekilde testere dişi gibi girinti ve çıkıntılarla bağlanmıştır.
- Hareketsiz eklemlerdir.
- Eklem sıvısı (Sinoviyal Sıvı) bulundurmazlar.
- Bulunduğu yerler;
- Kafatası ve yüz kemikleri (Alt çene kemiği hariç)
- Göğüs kemiği
- Kaburga kemikleri
- Kuyruk sokumunda bulunan eklemler oynamaz eklemlerdir.
Yarı Oynar Eklem
- Hareketleri sınırlı olan eklemlerdir.
- Eklem yapan iki kemik arasında fibröz kıkırdak dokudan oluşan diskler bulunur.
- Bu diskler kemiklerin birbirine sürtünerek aşınmasını önler.
- Bu kıkırdak disklerin kayması sonucu Fıtık denilen rahatsızlık oluşur.
- Sinoviyal sıvı (eklem sıvısı) bulunmaz.
- Bulunduğu yerler;
- Omur kemikleri arasında ki eklemler yarı oynar eklemlerdir.
NOT: Ancak boyun omurlarından Atlas ve Eksen Omurları arasındaki eklemler Oynar Eklemlerdir.
Oynar Eklemler
- Vücudun hareket görevini üstlenmiş eklemlerdir.
- İnsana geniş hareket imkanı sağlar.
- Kemiklerin birbirine temas eden yüzeyleri hiyalin kıkırdak ile sarılıdır.
- Bu sayede kemiklerin sürtünmeden dolayı aşınması önlenir.
- Eklem bölgesindeki iki kemik birbirine kapsül ve eklem bağları ile bağlanmıştır.
- Eklem kapsülü bağ dokudan oluşur.
- Eklem kapsülünün içi sinoviyal zar ile sarılmıştır.
- Bu zar eklem sıvısı (Sinoviyal sıvı) üreterek eklem boşluğuna salgılar.
- Sinoviyal sıvı; eklemlerin uçlarında bulunan eklem kıkırdağı (Hiyalin) ile birlikte kayganlık sağlayarak hareket sırasında aşınmayı önler.
- Oynar eklemlerin etrafında aşırı hareketleri sınırlayan ve eklem kapsülünü koruyan Eklem Bağları bulunur. Bu bağlara Ligament denir.
- Ligamentler; eklem bölgesindeki kemikleri birbirine bağlayan ve bağ dokudan oluşmuş yapıdır.
- Eklem bölgesinde ayrıca eklem hareketini sağlayan kaslar vardır.
- Bu kaslar eklem bölgesindeki kemiklere kas kirişleri (Tendon) ile bağlanır.
- Tendonlar; bağ dokudan oluşan yapılardır.
Oynar eklemlerin vücudumuzda bulunduğu yerler;
- Kol ve bacaklardaki kemiklerin bağlantı yerlerinde,
- Pazu kemiği ile ön kol kemiği arasında,
- Uyluk kemiği ile kaval kemiği arasında,
- Alt çene kemiğinde,
- Parmak kemikleri arasında bulunur.
NOT: Eklem kapsülü, sinoviyal zar ve sinoviyal sıvı sadece oynar eklemlerde bulunur. Diğer eklem çeşitlerinde bulunmaz.
EK BİLGİ:
⇒ Sinoviyal sıvının içinde oksijen, karbondioksit, azot gibi çözünmüş gazlar bulunur.
⇒ Parmaklarımızı çıtlattığımızda sıvı içindeki bu gazlar baloncuk oluşturarak patlar. Bu durum eklemin hacmini ve hareket yeteneğini arttırır. Parmak çıtlatması sonucu çıkan sesin kaynağının bu gaz baloncuklarının sıvıyı terk etmesinden ve böylece eklem kapsülünün esnemesinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
2. Kas Sistemi
- Kaslar vücudumuzun ve bulundukları organların hareketini sağlar.
- Kimyasal enerjiyi mekanik enerjiye dönüştüren sistemdir.
- Vücudumuzun toplam ağırlığının yaklaşık %50'sini oluşturur.
Görevleri
- İskelet sistemi ile birlikte vücuda şekil verir.
- Kasılma ve gevşeme sırasında ısı oluşur. Vücut ısısının çoğunun (%85) oluşmasında etkili olur.
- Kemik ve eklemlerle birlikte yer değiştirme hareketlerini gerçekleştirir.
- Temel görevi bulundukları organların veya vücudun hareketini sağlamaktır ve darbelere karşı korumaktır.
- Toplar damarlarda kanın ve lenf sıvısının hareketine yardımcı olur.
- Kalp kası tüm vücuda kanın pompalanmasını ve kan basıncının ayarlanmasını sağlar.
Kas Doku
- Kas dokusu; kas hücrelerinden oluşur.
- Kas hücrelerinin arasında Ara Madde bulunmaz.
- Hücreleri; diğer doku hücrelerine göre daha uzun olduğu için Kas Lifi adını alır.
- Kas hücreleri özelleşmiş hücrelerdir.
Bu hücrelerin;
- Hücre zarına Sarkolemma
- Plazmasına Sarkoplazma
- Endoplazmik retikulumuna Sarkoplazmik Retikulum denir.
- Kas hücrelerinin içerisinde kasılıp gevşemeyi sağlayan ve proteinlerden oluşan Filament'ler bulunur. Bu filamentler aktin ve miyozin filamentlerdir.
- Aktin ve Miyozin filamentleri tüm kas hücrelerinde bulunur.
- Bunlar bir araya gelerek Miyofibrilleri oluştururlar.
- Miyofibriller bir araya gelerek Kas Liflerini (Kas Hücreleri) oluşturur.
- Kas lifleri kas demetlerini, kas demetleri ise bir araya gelerek Kası oluşturur.
Kas organizasyonu küçükten büyüğe doğru şöyle sıralanabilir:
- Aktin ve miyozin filamentleri
- Miyofibriller
- Kas lifi (Kas hücresi)
- Kas demeti
- Kas
- Kas hücrelerinin enerji ihtiyacı fazla olduğundan mitokondri sayıları fazladır.
- Yapısında büyük oranda protein bulunduğu için ribozom sayısı da fazladır.
- Aktin ve miyozin filamentleri sarkoplazmadaki mikroskobik yapılardır.
- Kasların kasılıp gevşemesinde rol oynarlar.
- Aktin filamentleri; ince görünen, miyozin filamentleri ise kalın görünen filamentlerdir.
- Bunlar protein yapılı iplikçiklerdir.
- İskelet (çizgili) kaslarda ve kalp kasında aktin ve miyozin filamentler düzenli bir şekilde dizilirler.
- Bu nedenle mikroskopta çizgili (bantlı) bir görüntü oluştururlar.
- Düz kaslardaki aktin ve miyozin filamentler ise düzenli bir dağılım göstermezler.
- Sarkoplazmada dağınık bulunurlar.
- Bu nedenle bantlı bir yapı oluşturmazlar.
- İskelet (çizgili) kasın yapısında aktin ve miyozin filamentlerini bulunduran kasılma birimine Sarkomer denir. Kasılma birimi olan Sarkomer; iskelet ve kalp kasında bulunurken, düz kaslarda bulunmaz.
- Düz kaslarda kasılmayı sağlayan birim sarkomer değil hücrenin kendisidir.
- İnsanlar yaşam boyu kullanacakları iskelet kas lifleriyle doğarlar. Yani iskelet kas lifleri hasar gördüğünde bölünemedikleri için yerine yenisi yapılamaz.
NOT: Egzersiz yaptığımızda kaslarımızdaki lif sayısı artmaz. Ancak var olan kas liflerimizin büyümesi ve kalınlaşması sağlanır.
Kas Doku Çeşitleri
Vücudumuzda yapı ve çalışmalarına göre üç çeşit kas dokusu bulunur. Bunlar;
- İskelet Kası
- Düz Kaslar
- Kalp Kası
1. İskelet Kası
- Vücudumuzda en çok bulunan kas çeşididir. (Vücudun kas kütlesinin %80'nini oluşturur)
- Hücreleri (kas lifleri) silindir şeklinde ve uzundur.
- Bu lifler kas boyunca uzanır.
- Her bir lif tek bir hücredir.
- Hücreleri çok çekirdeklidir.
- Bunun nedeni embriyonik dönemde çok sayıda hücrenin kaynaşması sonucu oluşmasıdır. (Yani kas lifinin çok çekirdekli olması Endomitoz ile gerçekleşmez.)
- Çekirdekler hücre zarının (sarkolemma) hemen altında yer alır.
- Yetişkin bir insanda olgunlaşmış olan iskelet kas hücreleri bölünmez.
- Çalışması; merkezi sinir sisteminin kontrolünde somatik sinirler (miyelin kılıflı) tarafından düzenlenir.
- Yani Uç beynin kontrolünde isteğimize bağlı olarak çalışır.
- İskelet kasları, iskelete tendonlarla (kas kirişi ile) bağlanır.
- Her kas lifi ayrı ayrı sinir uçlarıyla uyarıldığı için düz kaslara göre daha hızlı çalışır ancak çabuk yorulur.
- Kas liflerinin sarkoplazmasında demir içeren protein yapılı miyoglobin pigmenti bulunur.
- Miyoglobin; oksijen depolayan ve kasa kırmızı renk veren bir pigmenttir. (İskelet kası ve kalp kasında fazla düz kaslarda çok az oksijen depolar.)
- Miyoglobin yoğun kas faaliyetlerinde depo ettiği oksijeni mitokondriye aktarır.
- İskelet kası aktin ve miyozin filamentlerinin düzenli dizilişinden dolayı enine çizgili görünür.
- Bu çizgiler koyulu açıklı renkte görünür.
- İskelet kasları oksijen yetersizliği olduğunda ATP açığını oksijenli solunumun yanında Laktik Asit Fermantasyonunu devreye sokarak karşılar.
- Laktik asit fermantasyonunda oksijen kullanılmadan iki ATP'lik acil enerji ihtiyacı karşılanır.
2. Düz Kaslar
- Vücumuzda en çok sindirim, solunum, dolaşım ve üreme sistemini oluşturan organların yapısında bulunurlar.
- Hücreleri mekik şeklindedir.
- Hücreleri tek çekirdekli olup hücrenin ortasında yer alır.
- Sarkoplazmadaki aktin ve miyozin filamentleri, hücre boyunca düzenli sıralanmadığı için bantlaşma görülmez.
- Düz kas hücrelerinin tamamı sinir hücreleri ile bağlantılı değildir.
- Bu nedenle hücreler birbirini uyararak yavaş ve uzun süreli kasılırlar ve yorulmazlar.
- Hücrelerinde sarkomer birimi yoktur.
- Düz kas hücreleri;
- Laktik asit fermantasyonu yapmaz.
- Otonom sinir sisteminin kontrolünde isteğimiz dışında çalışır.
- Çalışmaları yavaş ve uzun süreli olur.
- Kas hücrelerine bağlı olan nöronlar genellikle miyelinsiz nöronlardır.
- Düz kas hücrelerine genellikle biri sempatik diğeri parasempatik sinir bağlıdır.
- Bazı düz kaslar otonom sinir sistemi tarafından uyarılır, bazıları ise sinirlerden uyarı almadan gerilmeyle aksiyon potansiyeli oluşturabilir.
- İnsan gelişimini tamamladıktan sonra düz kas hücreleri artık bölünemez.
- Hasar gören düz kas hücreleri bağ doku tarafından onarılır.
Düz kaslar; fiziksel uyarılar, sinirler ve hormonların etkisiyle kasılırlar.
3. Kalp Kası
- Yapısı iskelet kasına, çalışması düz kasa benzer.
- Sadece kalpte bulunur.
- Hücreleri silindiriktir ve dallanma gösterir.
- Hücreleri genellikle tek çekirdeklidir ve hücrenin ortasında yer alır.
- Hücreleri arasında bağ dokudan oluşan Diskler bulunur.
- Diskler; sadece kalp kasında bulunan yapılardır.
- Hücreler arasında doğrudan elektriksel bağlantıları sağlar.
- Otonom sinir sisteminin kontrolünde istemsiz olarak çalışır.
- Embriyonik dönemin 4.haftasından itibaren çalışmaya başlayan kalp kası, ömür boyu aralıksız çalışmaya devam eder.
- Hızlı kasılır ama çalışırken dinlenir.
- Kalp kası kendi otoritmik kas lifleri tarafından uyarılıp kendiliğinden de kasılır.
- Yani otonom sinirlerden emir almadan da çalışabilir.
NOT: Kalp ameliyatlarında çalışan bir kalp özel bir sıvı olan ringer çözeltisine bırakıldığında laktik asit fermantasyonu yaparak bir süre çalışmaya devam edebilir.
- Kalp kasındaki mitokondri sayısı çok fazladır.
- Bu durum kalp kasının yüksek oranda oksijenli solunum yaptığını gösterir.
- Ancak kalp kası yoğun egzersiz sırasında iskelet kasları tarafından üretilen laktik asidi de kullanabilir.
- Sarkoplazmalarında bulunan aktin ve miyozin filamentleri düzenli dağılım gösterdiği için enine bantlaşmalar görülür.
- Kastaki hasarlar bağ doku tarafından onarılır. (Hücreleri bölünme özelliğini yitirmiştir.)
Önemli Bilgiler:
- Sarkomer iskelet ve kalp kasında kasılma birimidir, düz kaslarda bulunmaz.
- İskelet ve kalp kasında enine bantlaşmalar görülür, düz kasta görülmez.
- Aktin ve miyozin filamentleri tüm kas çeşitlerinde bulunur. İskelet ve kalp kasında düzenli, düz kasta düzensiz ve dağınık bir yapı oluşturur.
- İskelet kası somatik sinir sisteminin kontrolünde istemli çalışır, düz kas ve kalp kası otonom sinir sisteminin kontrolünde istemsiz çalışır.
- Laktik asit fermantasyonu çizgili kaslarda görülür ancak kalp kası ve düz kasta görülmez.
- Bağ dokudan oluşan diskler sadece kalp kasında bulunur.
- Miyoglobin; iskelet ve kalp kasında fazla, düz kasta az miktarda bulunur.
- Kas hücrelerinde mitokondri ve ribozom sayısı fazladır.
- Kas hücrelerine kas lifi denir.
- Kas dokuda ara madde bulunmaz.
Tüm Kas Çeşitlerinde Ortak Olan Özellikler
- Aktin ve miyozin filamentlerinin bulunması
- Kasılma ve gevşeme özelliğine sahip olma
- Glikojen depolama
- Kasılma ve gevşeme için ATP enerjisi ve kalsiyum iyonlarına ihtiyaç duyulması
İskelet Kasının Kasılma Mekanizması
- İskelet kasında aktin ve miyozin filamentlerinin düzenli dağılımı sonucu açık ve koyu renkli bantlaşmış yapılar gözlenir.
- Aktin ve miyozin filamentler kastaki mikroskobik yapılardır. Bunlar proteinlerden oluşur.
- Açık renkli görülen bantların (aktin filamentleri) ortasında bulunan çizgiye Z Çizgisi denir. Sarkomerlerin sınırlarını oluşturur.
- Kas lifi boyunca bu Z çizgileri dizilmiştir.
- Kas lifinde iki Z çizgisi arasında kalan bölgeye sarkomer denir.
- Sarkomer; iskelet kasının kasılma birimidir. (Kalp kasında da bulunur ama düz kasta bulunmaz)
Bir sarkomer birimi incelendiğinde şu bantlar gözlenir:
- I Bandı: Sadece aktin filamentlerinden oluşur. Aktin proteinler ince olduğundan ışığı az kırar ve açık renkli bantlaşmaya neden olur. (İzotrop Bölge)
- A Bandı: Aktin ve miyozin filamentlerinden oluşan bölgeye denir. (Anizotrop Bölge) Kasılma gevşeme sırasında A bandının boyu değişmez.
- H Bandı: A bandının ortasında sadece miyozin filamentlerinden oluşan bölgeye denir. Miyozin proteinler kalın olduğundan ışığı fazla kırar ve koyu renkli bantlaşmaya neden olur.
- Kasın kasılma mekanizması günümüzde geçerli olan Kayan Filament Modeliyle açıklanır. Bu modeli Huxley açıklamıştır.
- Bu modele göre iskelet kasına kasılma emri geldiğinde aktin iplikleri miyozin iplikleri üzerinde kaymaya başlar. Böylece iki Z çizgisi birbirine doğru hareket eder.
NOT: İskelet kasın kasılıp gevşeme sürecinde; aktin ve miyozin filamentlerinin boyu, A bandının boyu, kasın hacmi ve kütlesi değişmez.
Bu modele göre iskelet kaslarının kasılma ve gevşemesi sırasında gerçekleşen olaylar şunlardır.
Sarkomerde kasılma sırasında meydana gelen olaylar şunlardır.
- İki Z çizgisi birbirine yaklaşır.
- Sarkomerin boyu kısalır.
- I bandı daralır
- H bandı daralır, hatta görünmez olur.
- A bandının boyu değişmez.
- Kasın kütlesi ve hacmi değişmez.
- Aktin ve miyozin ipliklerinin boyu değişmez.
- Kasın boyu kısalır eni artar.
- ATP enerjisi harcanır.
Sarkomerde gevşeme sırasında meydana gelen olaylar şunlardır.
- İki Z çizgisi birbirinden uzaklaşır.
- Sarkomerin boyu eski haline döner yani uzar.
- I bandı genişler.
- H bandı genişler.
- A bandının boyu değişmez.
- Kasın kütlesi ve hacmi değişmez.
- Aktin ve miyozin ipliklerinin boyu değişmez.
- Kasın boyu artar eni daralır.
- ATP enerjisi harcanır.
Kasılma Sırasında Gerçekleşen Kimyasal Olaylar ve Kasılma Mekanizması
- İskelet kasın kasılması beyin tarafından kontrol edilir.
- İskelet kasları somatik sinir sistemindeki miyelinli motor nöronlarla uyarılır.
- Yani her bir kas lifi motor nöron ile uyarılır.
- Beyinden çıkan motor nöronlar ile kas lifi (hücresi) arasında bir bağlantı vardır.
- Bu bağlantı yerlerine motor uç plak denir.
- Motor nöronun kas hücresine bağlandığı bölgelerde miyelin kılıf yoktur.
- Her kas lifi (hücresi), onu kontrol eden motor sinir ile sinaps (bağlantı) yapar.
- Bir motor nöron akson uçları ile birden çok kas lifi ile sinaps yapabilir.
- Böylece motor nöronun getirdiği uyarı bu kas liflerini (kas demetini) bir grup olarak kasılmasına neden olur.
İskelet Kasının Kasılması Sırasındaki Kimyasal Olaylar
- Motor nörondaki impulsun akson ucuna gelmesi ile motor uç plağa asetil kolin denilen nörotransmitter madde salgılanır.
- Asetil kolin akson ucundaki sinaptik keseciklerin içinde bulunur.
- İmpulsun gelmesi ile asetil kolin ekzositoz ile (ATP enerjisi harcanır) sinaps boşluğuna (motor uç plağa) salgılanır.
- Asetil kolinler kas lifinin hücre zarı (sarkolema) üzerindeki sodyum kanallarının açılmasını sağlar.
- Bu kanallardan difüzyonla (ATP enerjisi harcanmadan) kas hücresinin içine sodyum iyonları geçer.
- Böylece kas hücresi depolarize olur.
- Kas hücresinin içinde oluşan uyarı, sarkoplazmik retikuluma ulaşır.
- Sarkoplazmik retikulumda depolanan kalsiyum iyonları uyarı alınca sarkoplazmaya salınır. (Difüzyon ile)
- Sarkoplazmada yoğunluğu artan kalsiyum iyonları aktin filamentinin üzerinde bulunan özel proteine bağlanır.
- Kalsiyum iyonları aktin üzerinde bulunan ve miyozin ile bağlanmayı engelleyen proteinleri inaktif eder.
- Böylece miyozinler aktin ile bağlantı kurar.
- Kalsiyum iyonları miyozin üzerinde bulunan ATPaz enzimini aktifleştirir.
- Aktifleşen ATPaz etkisiyle ATP molekülü hidroliz olur ve ATP enerjisi açığa çıkar.
- Açığa çıkan ATP enerjisinin etkisi ile miyozin başı aktine bağlanır ve aktin filamentleri sarkomerin merkezine doğru kayarak hareket etmeye başlar.
- Böylece kas kasılır.
- Miyozin başına yeni bir ATP molekülünün bağlanması ile miyozin aktini bırakır.
- Ortamda kalsiyum iyonlarının yeterli olması ile miyozin bağlanma bölgeleri açık kalır ve ATP olduğu sürece bu döngü devam eder.
İskelet Kasının Gevşemesi Sırasındaki Kimyasal Olaylar
- İmpuls iletimi kesilince kas gevşemeye başlar.
- Sarkoplazmada bulunan kalsiyum iyonları aktif taşıma ile (ATP enerjisi harcanır) tekrar sarkoplazmik retikuluma taşınır.
- Sarkoplazmada kalsiyum iyonlarının azalması ile; miyozin üzerindeki aktinin bağlandığı bölgeye protein tekrar gelir,
- Bu protein kompleksi aktinin miyozine bağlanmasını engeller. Böylece miyozinin aktine bağlandığı bölge kapanır.
- Böylece kasılma durur.
- Miyozin aktinden ayrılır. Kas lifi gevşer.
NOTLAR:
- Kas hem kasılırken hem gevşerken ATP enerjisi harcanır.
- Kasılıp gevşeme sırasında kasın hacmi ve kütlesi değişmez.
- Kasın gevşemesi kasılmaya göre daha uzun sürer.
- İskelet kaslar somatik sinir sistemine ait miyelinli nöronlarla uyarılır.
- Kas hücresi ile motor nöronun bağlantı yaptığı ve miyelin kılıf bulunmayan bölgelerine motor uç plak denir.
- Motor uç plağa uyartı geldiğinde asetil kolin denilen nörotransmitter madde salgılanır.
- Kasılma sırasında; kalsiyum iyonları sarkoplazmik retikulumdan sarkoplazmaya bırakılır. (Difüzyonla)
- Gevşeme sırasında; kalsiyum iyonları sarkoplazmik retikuluma geçer. (Aktif taşıma ile)
Kaslarda Enerji Metabolizması
- Kas hücreleri kasılıp gevşerken ATP enerjisi harcar.
- Bir kas aktivitesinde sırası ile kullanılan enerji kaynakları şunlardır.
1. Kasılma için gerekli enerji öncelikle kas hücresinde hazır olan ATP moleküllerinden sağlanır. Bunun için ATP molekülü hidroliz olur. Hazır bulunan bu ATP'ler çok kısa sürede tükenir.
2. ATP'nin tükenmesi durumunda kaslarda dinlenme halinde depolanan kreatin fosfattan ATP sentezlenir ve bu ATP kullanılır.
NOT: Dinlenme sırasında kreatin tekrar kreatin fosfata dönüştürülerek kreatin fosfat depoları doldurulur.
3. Üretilen enerji kasların kasılıp gevşemesine hala yeterli değilse bu durumda kas hücresinde depolanan glikojen molekülü parçalanır ve glikozlara dönüştürülür. Oluşan glikozlar oksijenli solunum ya da gerektiğinde laktik asit fermantasyonunda kullanılarak ATP üretimi gerçekleştirilir.
- Laktik asit fermantasyonu zorunlu enerji ihtiyacı durumlarında iskelet kasları tarafından gerçekleştirilen bir reaksiyondur. (Memelilerin olgun alyuvar hücreleri de enerji ihtiyaçlarını bu yolla sağlar.)
- Laktik asit fermantasyonunda oksijenli solunuma göre daha kısa sürede ATP üretimi gerçekleşir.
- Ancak elde edilen ATP miktarı çok azdır.
- Yoğun kas faaliyetlerinde, oksijen azlığı durumlarında, kısa süreli laktik asit fermantasyonu ile üretilen ATP kullanılır.
- Bu hayat kurtarıcı bir enerjidir.
- ATP elde edildikten sonra oluşan laktik asit kas hücrelerinden kana verilerek karaciğere taşınır ve burada piruvata dönüştürülür.
- Bu piruvatlar tekrar oksijenli solunumda kullanılır.
- Laktik asidin kasta birikmesi kas yorgunluğuna yol açar.
Kaslarda Kasılma Mekanizmasının Kontrolü
- İskelet kasların dinlenme durumunda iken hafif kasılı ve gergin olma durumuna kas tonusu denir.
- Ölüm ve bayılma durumlarının dışında, bilincin açık olduğu zamanlarda kaslar hafif kasılı ve gergindir. Yani kas tonusu halindedir.
- Kas tonusu orta beyin tarafından kontrol edilir ve vücut duruşunu belirler.
- Kas lifinin kasılabilmesi için motor nörondan uyarı alması gerekir.
- Kasılmayı sağlayan en düşük uyarı şiddetine eşik değer denir.
- Kas hücreleri eşik değer ve üzerindeki uyarılara tepki verirler.
- Kas hücresi eşik değerin altındaki uyarılara tepki göstermez.
- Eşik değer ve üzerindeki uyarılara ise hep aynı şiddette tepki gösterir. Buna ya hep ya hiç yasası denir.
- Ya hep ya hiç yasası; tek bir kas teli (hücresi) için geçerlidir.
- Uyarılan bir kasın bir kez kasılıp gevşeyerek eski halini almasına kas sarsı denir.
- Kas sarsını oluşturan evrelerin tamamında kas hücresi ATP enerjisi harcar.
Eğer çok sayıda kas telinin bir araya gelmesiyle oluşan kas demeti uyarı alırsa merdiven etkisi görülür.
Fizyolojik Tetanus
- Kas lifi art arda çok sık uyarılır ve kas gevşemeye fırsat bulamazsa kasılı kalır. Bu duruma fizyolojik tetanus denir.
- Kasta oluşan kramp ve spazmlar fizyolojik tetanusa örnek verilebilir.
NOT-1: Kalp kasında hiç bir zaman tetanus durumu oluşmaz.
NOT-2: Ölüm sonrası kas hücrelerinde ATP üretimi durur.Bu nedenle miyozin ile aktinin yapmış olduğu bağlantıları koparmak için yeterince ATP bulunamaz ve bu bağlantılar koparılamaz. Bu durumda kaslar kasılı kalır ve sertleşir. Buna Rigor mortis (ölüm sertliği) denir.
NOT-3: Kas faaliyetlerinde azalan ve artan moleküller şöyledir.
Azalanlar |
Artanlar |
ATP |
ADP |
Kreatin Fosfat |
Fosfat |
Glikoz |
Kreatin |
Oksijen |
CO2 |
pH |
H2O |
Glikojen |
Isı |
Asitlik |
|
Laktik Asit |
|
Kas İskelet İlişkisi
- İskelet kaslarını kemiklere bağlayan lifli bağ dokuya tendon denir.
- Tendon fiziksel gerilmelere karşı çok dayanıklıdır.
- Gerilme sırasında boyca uzamaz ve kasılmaz.
- Temel görevi kastan aldığı gücü kemiğe ileterek hareketin gerçekleşmesini sağlamaktır.
- Vücudumuzdaki en büyük tendonlardan biri; baldır kasımızı topuk kemiğimize bağlayan aşil tendonudur.
- Hareketin gerçekleşebilmesi için kasların kasılarak güç yaratmaları gerekir.
- Vücut kısımlarının ileri geri hareket edebilmesi için, iskeletin aynı bölümüne bağlanmış olan iki kasa ihtiyaç vardır.
- Eğer aynı bölüme bağlı olan kaslar birbirine zıt yönde çalışarak hareketi sağlıyorsa bu tür kaslara antagonist kas denir.
- Kolun üst kısmındaki pazu kasları zıt çalışan antagonist kaslara örnek verilebilir.
- Antagonist kaslardan biri kasılırken diğeri gevşer. Böylece hızlı ve dengeli hareket sağlanır.
- Kolun ön tarafındaki kas bükücü, arka tarafındaki kas açıcı kas adını alır.
- Kolumuzu dirsekten büktüğümüzde; bükücü kas kasılır, açıcı kas gevşer.
- Kolumuzu dirsekten açtığımızda; bükücü kas gevşer, açıcı kas kasılır.
- Zıt çalışmayan, aynı anda kasılıp aynı anda gevşeyen kaslara ise sinerjist kaslar denir.
- Bu kaslar bir ekleme aynı yönde etki ederek aynı hareketin yapılmasını sağlar.
El bileğindeki kaslar, karın ve sırt kasları sinerjist kaslardır.
Destek Hareket Sistemi Rahatsızlıkları
Enfeksiyonlar, yetersiz beslenme, hareketsizlik, darbeler, travmalar destek ve hareket sistemi rahatsızlıklarına neden olabilmektedir.
Eklem Rahatsızlıkları
- Bu rahatsızlıklar kalıtsal olabileceği gibi sonradan çevresel faktörlerin etkisiyle de ortaya çıkabilir.
- Genellikle mikroorganizmalar ve ağır çalışma şartları eklem rahatsızlıklarını ortaya çıkarmaktadır.
- En sık rastlanılan eklem rahatsızlıkları halk arasında romatizma olarak adlandırılan eklem romatizması ile eklem iltihabıdır.
- Eklem romatizmasında eklemlerde ağrı, şişme ve hareket zorluğu görülür.
- Özellikle çocukluk döneminde geçirilen boğaz enfeksiyonlarının uzun sürmesi, etkili bir şekilde tedavi edilmemesi sonucu kalp kapakçıkları romatizması oluşabilmektedir.
- Eklem iltihabı ise romatizmal nedenlerden kaynaklanabileceği gibi mikroorganizmaların eklem bölgelerine yerleşmesi ve o bölgenin iltihaplanmasıyla oluşur.
- Bu durumda eklem bölgesi şişer ve şiddetli ağrılar oluşur.
- Sağlıklı beslenmek, soğuk ve rutubetli ortamlardan uzak durmak, boğaz enfeksiyonlarını zamanında tedavi ettirmek bu hastalıklardan korunmamızı sağlar.
Kırık
- Kemik bütünlüğünün çarpma, vurma, düşme sonucu bozulması olayıdır.
- Genellikle merdivenden düşme, kar veya buzda kayma, trafik kazaları gibi durumlarda meydana gelir.
- En sık kol ve bacak kemiklerinde kırık oluşmaktadır.
- Kırıkların tedavilerinde platin çubuklarla kaynaştırma, doku mühendisliği ile kırık bölgeyi kemik yamalarla onarma ve teknolojik uygulamalardan biri olan protez kullanma uygulanmaktadır.
Çıkık
- Oynar eklemlerdeki eklem bağlarını ve eklem kapsülünü zorlayan bir hareket sonucu kemiklerin eklem yerlerinden ayrılması olayıdır.
- Genellikle omuzda, parmaklarda, bilekte, kalçadaki eklemlerde meydana gelir.
- Eklem hareket edemez.
- Ağrı, şişlik ve morluk oluşur.
Burkulma
- Eklemlerin çevresinde bulunan bağların ani ve sert hareketler sonucu kısmen yırtılması durumudur.
- Burkulma en sık ayak eklemlerinde görülür.
- Yüksekten atlama, ayağın içe veya dışa dönmesi, yüksek topuklu ayakkabılar burkulmaya neden olabilir.
Zorlanma
- Kaslara normal olarak kaldırabileceği gücün üzerinde yük uygulanması durumunda kas liflerinin zedelenmesi ya da kopmasıdır.
- Yorgun veya ısınmamış kasın ani hareketi sırasında da zorlanma olabilir.
- Bu nedenle spor yaparken hafif hareketlerle kasların ısıtılması gerekir.
- Zorlanmanın olduğu bölgede ağrı ve yanma hissedilir.
Menisküs Yırtığı
- Menisküs, dizde kıkırdak dokudan oluşan bir yapıdır.
- Dizin içine yerleşmiş olarak bulunan iki adet menisküs, eklem yüzeyini kaplar ve onu yastık gibi destekler.
- Eklemin harekete uyum sağlamasında etkilidir.
- Menisküsün zarar görmesi kireçlenmeyi artırır.
- Spor faaliyetleri sırasında ani hareket ve zorlanmaya bağlı olarak menüsküs yırtılması olabilir.
Destek Hareket Sisteminin Sağlıklı Yapısının Korunması
- Destek ve hareket sisteminin sağlıklı yapısının korunması için beslenme, spor ve uygun duruş son derece önemlidir.
- Uygun duruş, vücudun düzgün gelişmesini sağlamak, kemiklerde şekil bozukluklarının ortaya çıkmasını önlemek için önemlidir.
- Bu nedenle otururken ve yürürken dik durmaya özen gösterilmelidir.
- Ağır yük taşınmamalı, yük taşınırken iki el birlikte kullanılarak denge sağlanmalıdır.
- Yerden yük kaldırılırken dizler bükülmelidir.
- Çantalar tek omuzda taşınmamalı, yükün eşit dağılması için sırt çantası tercih edilmelidir.
Vitamin ve Minerallerin Önemi
- Destek ve hareket sisteminin yapısını oluşturan dokuların sağlıklı gelişimi için hayvansal ve bitkisel proteinlere, vitaminlere ve minerallere gereksinim vardır.
- Proteinli besinlerin yeterli miktarda alınmaması, kaslarda bulunan aktin ve miyozin proteinlerinin yıkımına yol açarak kas erimesine neden olur.
- Ayrıca protein eksikliği kemik hücrelerinin ara maddesindeki protein oranının azalmasına neden olduğundan kırıklar geç onarılır.
- A, C, D vitaminleri kemik gelişiminde önemlidir.
- Özellikle D vitamini kemiklerin sağlıklı gelişimi için gereklidir.
- Karaciğer, yumurta sarısı, tereyağı gibi besinlerde bulunan provitamin D, güneşin ultraviyole ışınlarının etkisi ile deri altında D vitaminine dönüşür.
- D vitamini kalsiyumun bağırsaklardan emiliminde rol oynadığından yetersizliğinde kanda kalsiyum değeri düşer.
- Kemiklerden kana kalsiyum geçişi hızlanır ve kemiklerde yumuşama, diş çürümeleri, kemik eğrilikleri gözlenir.
- Çocuklarda bu duruma raşitizm, büyüklerde osteomalazi denir.
- Hamile ve bebeğini emziren annelerin, gelişme döneminde olan çocukların ve yaşlıların D vitamini ile kalsiyum mineraline gereksinimi fazladır.
Spor Yapmanın Önemi
- Spor, kasların çalışmasını düzenleyerek kan dolaşımını hızlandırır.
- Hücrelere daha bol besin ve oksijen gitmesini sağlar.
- Kas telleri ve kas dokusu güçlenerek daha dayanıklı olur.
- Bol oksijen ve açık havada yaşa uygun olarak yapılan sporlar, kasların ve kemiklerin sağlıklı olmasını destekler.
- Bu nedenle yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterilmeli; yaş, fiziksel durum, meslek ve sağlık durumları göz önüne alınarak uygun bir spor ile kas ve iskelet sistemi desteklenmeli; uygun duruş alışkanlığı edinilmelidir.